10.12.09

matroshkaa!

dün bronx'taki young designers party'deydik.konsept gereği kafana ilginç,garip,saçma,komik,korkunç,kokoş ne olursa kendi tasarımın bişey takıyosun.taç olur, şapka olur, tüy olur,tül falan..
aslında herşey kocaman bi tüy teleğini atkuyruğuma bağlama planıyla başladı.kafama da başka tüylü bişeyler dolıycaktım falan.kuşkafa gibi bişey canlanmıştı kafamda,öyle oturup da tasarım bişiy yapıyım demedim.
ta ki..hahaha... (vodafone reklamı:)
partinin öncesindeki gece yatmadan önce gözüm üst raftaki matruşkalara ilişti.
nerden esti bilinmez,onları kafamda taşıma isteği uyandı içimde,neyse ki silikonum da vardı,kalın ve bu iş için süper ideal kırmızı bi tacım da.matruşkaları alırsın,silikonu pörtletirsin tacın üstüne ve bu sevimli rus bebeklerini üstlerine gömersin.kurumaya bırakaraktan kafanı yastığa atarsıııın.
sonra ertesi gün oluur,tacını ve tüllerini de çantana tıkıştırıp çıkarsın evden.e taksimde öyle dolaşıcak halim yok.(bunu söyleyen kişi gece partiden çıkışta kafasında koca şeyin olmasını bırak,kış ortasında kısa kollu (havadar!)elbisesiyle,kıpkırmızı apartman topuklularıyla,elinde 3 tane turuncu balonla,şen kahkahaları ve söylediği şarkılarla üstelik saat de 3sularını gösterirken istiklal yollarındaydı.neyse ki son derece kalabalıktılar.)
gecenin bi sürprizi vardı: en iyi 3 tasarıma içki bedava! a-aa!
çeşitli kişilerden iltifatlar aldığım yetmezmiş gibi,bi de o 3 kişiye seçildiğimi öğrendim,son derece neşeliydi,kafasında tüller ve matruşkalarla deli gibi dans eden bi tip düşünün.o benim işte.
ya öyle.güzeldi çok ve bu partinin ikincisini istiyoruz,burdan organizatörlere seslenerekten.
acaba küçük matruşkanın akıbeti önümüzdeki partide ne olacak?


ayrıca bronx'un eski halini bilenler bilir,yeni halini görmediyseniz bi an önce gidin görün derim.şahane bişey olmuş.resmen süper nefes alınası bi yere dönüşmüş.tebrik ediyoruz kendilerini.(ama güvenlikler çok uyuzdu.zaten hepsi öyle,onların deyimiyle 'onlar da emir kulu',takmıyoruz.)

6.12.09

60'lara gittim gelicem.

4.12.09

çok sevgili murphy yasası..

hayatıma çok hakim ama çok da uyuz olduğum bişey olan murphy yasaları hakkında atıp tutmak istiyorum bugün.
bilmeyenler için tanımını nasıl yapabilirim bilmiyorum ama ekşisözlük sakinlerinin getirdiği bazı yorumları çalarak başlıyorum:
-doğruysan kimse hatırlamaz, yanlışsan kimse unutmaz.
-bir şeyi en uygun fiyata satın alırken, ne kadar çok uzun araştırırsanız araştırın, satın aldıktan sonra bir başka yerde daha ucuza satıldığını keşfedersiniz.
-hayata güzel olan herşey ya yasal değildir ya ahlaki değildir ya da kilo aldırıcıdır.
-herkesi memnun etmeye çalışırsanız, kimse bundan hoşlanmaz.
-ters gitmesi muhtemel bir kaç olasılık içinde en fazla hasar verebilecek olasılık gerçekleşir.
ve en onikiden vuranı:eğer otobüs durağında, birine murphy yasaları'nı anlatıyorsanız, beklediğiniz otobüs hemen gelir:)

benim tarafımda olan versiyonları ise böyle:

kedinle yalnız başına oynarken süpersonik hareketler yapıp seni gülme krizine sokar,ama bunu videoya çekmek istediğinde ya da gelen misafire şov yapmak istediğinde aynı şekilde oynatıp aynı hareketleri yapmasını beklersin,kılını kıpırdatmaz,göt olursun.hep böyle yapar ibneler.

mağazada rengine delirdiğin bi elbiseyi parana kıyıp alırsın,2 hafta sonra aynı elbiseyi yarı fiyatına görürsün.ama 'nasılsa indirime girer' diyip almadığında bi dahaki sefere o elbiseyi indirimde 'babayı' görürsün.

vapurun gölge tarafına 'dönücek burası güneş olucak' planıyla oturursun ama nah döner o vapur.yer değiştirmek istesen de öbür taraf dolduğu için bok gibi kalır üşürsün.aynı şekilde bunaltıcı havada güneşten kaçıp gölgeye oturduğunda da yavaaaş yavaaaş,insanın ağzına sıça sıça döner o vapur.

alakasız yerlere giden otobüsler vırıığğn vırıığğn geçer gözünün önünden defalarca,işine yarıycak olan otobüs gelmek bilmez.ama günün birinde o abidik gubidik yerlere gitmek zorunda olursun,işin vardır,bu sefer de o sürekli geçtiğinde küfür ettiğin otobüs gelmemekte ısrar eder.sinir bozukluğu tavan yapar.

bu madde bence çoğumuzun hayatının anlamı: kafanı bi saattir ödevden kaldırmıyorsundur,artık çift görmeye,derin derin oflayıp puflamaya başladığında ara verip bilgisayara şöyle bi bakarsın,o sırada 1 saattir canın çıkarken yanına uğrayıp 'bişey ister misin?' diye sormayan annen mesela makas istemeye odana gelir,seni bilgisayar başında yakalar.ve sen,o andan itibaren aklı bi karış havada,tembel,internet bağımlısı ve annenin aklına ne geliyorsa o olursun.tebrikler! nurtopu gibi bir kafa ütüsü kazandınız!!

günlük güneşlik havalarda sıkılmanıza rağmen gidicek bi yer,yapıcak bişey bulamaz ve sanki soğuk gri bir kış günüymüşçesine oturup film falan izler,miskinlik yaparsınız.ama ne zaman gelir ki biri dışarı çağırır,ya da bi yere gitmeniz gerekir,o güzelim hava anında bozar,yağmur desen yağmur,soğuk desen soğuk.

saçınızın en pis,gözaltlarınızın en mor,tipinizin en paçoz olduğu ya da kendinizi deli gibi çirkin hissettiğiniz ve uzadikca uzayan,eve gitmek isteyip de bi turlu gidemediginiz bi günde uzun zamandır görmediğiniz birini ya da eski sevgilinizi yeni sevgilisiyle falan görürsünüz,'bugün de çok güzelim be' dediğiniz bi günde ise genelde böyle şeyler olmaz.hatta genelde o cok guzel oldugunuz gunlerde disarda halletmeniz gereken is ne hikmetse carcabuk biter, ustune bir program da yoktur,hemen eve gidilir.

binbir zorlukla,kendinizi parçalayarak derse yetişirsiniz.ama sınıfa girdiğinizde henüz hoca ortada yoktur ve 10 dakka sonra tıngır mıngır sınıfa girer.ve tam tersi durum da şudur ki,sadece BİR dakika geç kalırsınız ve hoca erken gelmiş,üstüne bi de yoklamayı almıştır kendi geldi diye,saate bakmadan.hocanın bencilliğine mi,kendi bahtıkaralığınıza mı söversiniz siz karar verin.

27.11.09

dwarf dick.

blog yazmak konusundaki memnuniyetsizliğim başıma gelen şeylerle ilgiliymiş bunu anladım ben bugün.2 tane print screen harikasıyla zımba gibi karşınızdayım.
hikaye şu: msn kitlenmiş ve ben düzelmesini beklerken uyuyakalmışım bilgisayarın başında.o sırada twitter açıkmış ve ben 4'e basarak uyuya kalmışım akabinde karakter sayacında dünya rekoru kırmışım,harikayım.artık 4'leri sayarak uyuycam,koyun saymak out.

son günlerin en bomba ismi ilan ediyorum kendisini
nirvanaya ulaştım
-bugün nasıl hissediyorsun? -sorma ya.çok cüce pipisiyim bugün.
sdfhldskssdkjfh

kendimi ifşa ettiğim de aslında gözümden kaçtı.ama düzeltmeye üşendim.
blog yazma yeteneğimi kaybetmişim gibi hissediyorum,bir an önce geri gelmesini istiyorum.
ama siz beni yine de sevin ve izleyin olur mu?
duygu sömürüsü yapan bir blogger olmama rağmen.asdfgsdfjhf

lütfen tuvalet kağıtlarını klozete atmayınız,anlayışınıza teşekkür ederiz.
gaydiriguppakcemile dinlenme tesisleri

23.11.09

a new strangelove.

-önceki yazılarımı okuyanlar bilirler,dengesizin daniskasıyım.aşık olmak falan yasaklanmalı bana.çünkü ben bile kendimi bilmiyorum.üzüyorum da insanları boşu boşuna,gerek yok.deliyi kendi haline bırakmak lazım.
böyle böyle derken yine aşık oldum ben.onu napıcaz.yalancı çoban hesabı bu sefer kendime inanmıyorum ama uzun zamandır birini sadece 2 gündür ayrı olmamıza rağmen çok fazla özlüyorum.özleme duygumu kaybettiğimi sanırdım.ama son derece ortalıkta olduğu açık.
ufak ufak herşeye duygulanmalar,uzaklara dalmalar,ona buna anlatıp durmalar,bişeyler.
ben bişey yapmadım,o başlattı.sevdiğini söylemese ben kaptırmazdım kendimi öyle hemen.
iki gündür duygu seli.kolyem sende kalsın,saçlarım sen kokuyo... gibi.römantiğk.
ama bugün konuşurken şöyle bi cümleyle burun buruna geldim: 'seni incitmeden yaşamak istiyorum.ben biraz dengesizim,seni üzmek istemiyorum.'.
yoksa bu tür bi cümle çok mu tanıdık cocobonita hanım?
bumerang etkisi mi mesela ne dersin?
şu an sadece oha diyorum.
evet aşk var,yalan değil,ama bu durum da çok acayip be.
cevabım 'ben de öyleyim' oldu.ve ekledim,'sen beni üzmezsin.' böyle de yapıştırdım.
'üzmem.seni seviyorum iyi geceler.'dedi ve gitti.
tencere kapak bu anlaşılan.dengesiz dengesiz gidicek bişeyler.belki de birlikte dengeyi buluruz,olabilir.ama böylesi çok heyecanlı.belki de daha güzel olur.karşılıklı üze üze birbirimizi.falan dshfgsdhjf
kendimi böyle maceralara kaptırmayı seviyorum tekdüze bişeylerdense.
omuzları ve lacivert gözleri...neyse.

someone trippy.
-cuma gecesi kendimi buldum,içimdeki dünyayı keşfettim.ayrıntı vermem,nedenini nasılını söyleyemem,ama dış dünyadan bi günlüğüne de olsa kopmak inanılmazdı.en az kişili ama en güzel doğumgünü gecem bu seneki oldu.yapayalnız geçirdiğim geçen seneye inat.opposite.
sabaha karşı resim yaptık birlikte,sualtı cennetimin dalgaları onun batık şehrinin balıklarıyla buluştu kalemlerimiz çarpıştığında.çok güzeldi.

ruh halim bu.

portishead-sour times


IAMX-this will make you love again

8.11.09

okuduğum bi kitaptan sevdiğim bi bölüm:

Bir defasında Kate ve ben beş yaşındayken kavga etmiş ve artık aynı odayı pylaşmak istemediğimiz kararına varmıştık.Ancak evimizin büyüklüğü ve diğer odada da Jesse'nin yaşadığı göz önüne alındığında gidecek başka yerimiz yoktu.O yüzden daha büyük ve akıllı olan Kate,odayı ikiye bölmeye karar verdi.'hangi tarafı istiyorsun?' diye diplomatik bir edayla sordu.
'izin veriyorum,sen seç.'
Tabii ki yatağımın dahil olduğu tarafı istiyordum.Ayrıca odayı ortadan ikiye bölecek olursanız,Barbie bebeklerimizin durduğu kutu ve elişi malzemelerimizi koyduğumuz raflar otomatik olarak benim tarafımda kalacaktı.Kate buradan bir kalem almaya davrandı,ama onu durdurdum.'Orası benim tarafım' diye işaret ettim.
'sen ver öyleyse' dedi ve ben de ona kırmızı bir keçeli kalem verdim.Masanın üstüne çıkıp tavanda erişebildiği en yüksek noktaya kadar uzandı.''bunu çizdikten sonra,'' dedi,''sen kendi tarafında kalacaksın,ben de kendi tarafımda,anlaştık mı?''.Başımı salladım bu pazarlığa en az onun kadar bağlı olduğumu göstererek.Sonuçta bütün güzel oyuncaklar bendeydi.Ben ondan bir şey istemeden önce Kate'in benim tarafıma geçmek için yalvarması çok yakındı.
''yemin mi?'' diye sordu ve serçe parmaklarımızı tutuşup yemin ettik.
Kate tavandan başlayıp masanın üstünden geçerek sarımsı renkli halıya inen ve komodinin üstünden devam edip karşı duvara kadar çıkan zikzaklı br çizgi çizdi.Sonra kalemi bana verdi.''unutma'' dedi,''sadece mızıkçılar sözünden döner.''
odanın bana ait bölümünde yere oturdum ve sahip olduğumuz tüm barbie'leri tek tek çıkarıp onları giydirip soyarak hepsini benim olduğu,Kate'in bir tane bile bebeğinin olmadığı gerçeğini abartılı bir şekilde vurgulayarak oynamaya başladım.Kate dizlerinin karnına çekmiş,yatağına oturmuş beni izliyordu.Hiçbir tepki göstermedi.Ta ki annem aşağıdan seslenip bizi öğle yemeğine çağırana dek.
Kate bana bakıp gülümsedi ve odanın onun tarafında bulunan kapısından çıkıp gitti.
Halının üstüne çizdiği çizginin yanına gittim,sinirimden tekmeler savuruyordum.Mızıkçı olmak istemiyordum.Ama hayatımın geri kalanını odamda geçirmek de istemiyordum.
Annemin neden mutfağa yemeğe inmediğimi merak etmesi ne kadar sürdü bilmiyorum,ama beş yaşında olduğunuzda her saniye size bir ömür gibi gelebilir.Annem kapının eşiğinde belirdiğinde önce duvardaki ve halıdaki kalem izlerine baktı ve sonra sabırlı olabilmek için gözlerini kapadı.Odaya girdi,beni kucağına aldığı an debelenip bağırmaya başladım.'bırak beni' diye ağlıyordum.'yoksa bir daha odaya giremem!'
Bir dakika sonra odadan çıktı ve elinde mutfak eldivenleri,mutfak havluları ve küçük süs yastıklarıyla döndü.bütün bunları odanın Kate'e ait kısmına belirli aralıklarla yerleştirdi.'hadi gel' diye çağırdı beni,ama ben kımıldamadım.Bunun üzerine yanıma geldi ve yatağıma oturdu.''orası kate'in havuzu olabilir,''dedi,''ama bunlar benim nilüferlerim.''
Ayağa kalkıp mutfak havlularının birinin üstüne zıpladı ve oradan da bir yastığa geçti.Omzunun üstünden dönüp bana baktı ve ben de mutfak havlusunun üstünde yerimi aldım.Havludan yastığa,oradan Jesse'nin birinci sınıftayken elişi dersinde yaptığı bir mutfak eldivenine geçerek Kate'e ait kısmı boylu boyunca kat ettim.Annemin adımlarını takip etmek en güvenli çıkış yoluydu.

1.11.09

duma duma dumur vol.5

ana haberlerde bi pazarcı amcaya rastladım bugün.
spiker sordu: 'parayla kolayca bulaşabilir domuz gribi.bu konuda bi önlem alıyo musunuz?'
adam gayet patavatsız bi şekilde cevabı koydu:
'e bu bende galmiyi ki veriyom aktarıyom başgasına öyle öyle bende galmiyi yani geziyo bu.'

nasıl bi hayvansın sen.
nası bi düz mantıklık bi dallamalık bu?

baya güldük.

24.10.09

birbirinden çok ayrı iki şarkı size.
ama ikisini de çok seviyorum bu aralar.
biri sarhoş,neşeli.kafayı bulmuşsun,eve dönmek istemiyormuşsun,herşeye gülüyormuşsun gibi.öbürü çok yaz sabahı.gözüne giren güneşle uyanıp sevgiline kahvaltı hazırlamanın şapşallığı havasında.'çok güzel uyuyordun,kıyamadım'
biraz da.
falan.

Gypsy's curse-Calexico


Honey bee-Zee Avi
fransızca bilmiyorum ama bu şarkıyı söylemeyi çok seviyorum.
ama öğrenicem,az kaldı.bu pazartesi yazılıyorum:)

Marc Lavoine-J'ai tout oublie

çok da dramatik geliyo bana.

duma duma dumur vol.4 galiba.

gökhan zan diye bi futbolcu varmış,ben de bu olaydan sonra duyuyorum adını.
adam oğlunun adını bora koymuş.
borazan lan.
sdljfhdhgfdjhghjhdfkjg
mal mısın diye sormazlar mı adama?
magazinciler sormuş,neden böyle yaptınız diye,
'komik olsun diye ekiekiehöhö' demiş.
çocuğun halini düşünsene.
yoklama yapılıyo: 'borazan!'
abi o ne ya.yazık valla dskjfhldshfdsk
başarılı bi iş adamı falan olsa,bi yarışma kazansa ya da en azından resepsiyona gelmesi rica olunsa düşünsene anonsun rezilliğini. 'sayın borazan...'
ddsljghsldj o otelde olmak isterdim.
babana bile güvenmiyciksin.

21.10.09

görücü usulünün dejenerasyonu.

dün gece korkunç bişeyler yaşadım.
baştan alırsak;kalamış marina'da murphy's'deydik.latin dans gecesi vardı.dedik oh yarın ders öğlen,gidelim.
herkes yan çizdi sonradan 3 kişi kaldık ama ona rağmen çok eğlenceliydi.
bi ara saçlar sırılsıklam nefes nefese kendimi bar taburelerinden birine attım,başımın dönüşünü toparlamaya çalışırken yanımdaki hoş hatunu farkettim.merhaba dedik karşılıklı, gülümsedi.
kafamı çevirmesiyle bişeyler söylemesi bir oldu.'efendim?' diye döndüm.kulağıma eğildi: 'çok güzelsin dikkat et kendine' dedi.
o anda ani bi tırstım zaten.
hani insan zoraki gülümser ya böyle söylicek bişey bulamaz,öyle oldu.
kötü niyetle söylememiş olabilir ama ne biliyim.neyse.
şimdi kadının combo yaptığı dakikalara geliyorum:
-okuyo musun sen?(bilirsiniz en(!)sevdiğim sorudur bu)
-eheh,evet.
-nerde?
-itüde.
-(bi dumura uğramışlık,bi an duraksama) ÜNÜVERSTE miiğ!?
-hıhı
-aaayyy küççücük gösteriyosuuuun (be kadın,liseli dediğin 18 yaşını doldurmamış bir kişidir ve 18 yaşını doldurmadan tek başına bara giremezsin,mantık lütfen)
-eheh,hep öyle derler.
-benim oğlum var,çok yakışıklı.
-aa öyle mi
-sen kaçlısın
-90
-e iyi,iki yaşcık var,bişey olmaz.
-efendim?
-17 yaşında benim oğlum da,adı da emre.
-(zoraki gülümseyişe devam,zira söyliycek bişey bulamıyorum)
-çok yakışlıklıdır bak oğlum,uzuuun boylu.
(kadın sübyancı yapacak beni,takmış.)
-ben devam ediyim o zaman dansa.

kaçmasına kaçtım ama geri döndüğümde hala oradaydı.lanet gibi çökmüş üstüme.
-adın neydi senin?
-cocobonita ben.
-belki kaynanan olurum ha cocobonita? nıahhahahahhah(kötü kadın gülüşü)
al,bu benim kartım.eğer dersen ki ben emreyle tanışmak istiyorum,ararsın beni.
çantana koy.zengin aileyiz bak biz.(ne alaka)

oldu canım,ararım.

olay mahallinden kaçtım,zaten kendisi de sonra çıktı bardan.
üstümdeki baskının kalktığına sevindim.
eskiden hamama gidermiş erkek anneleri böyle kız beğenmeye,bu da bara gelmiş.
e delilik parayla mı.zaten olsa da önemli değil,zengin aileymişler.
neyse ki evimdeyim.çoşşükür.

senin yaptığını çorumlu yapmaz.

Çorumda yaşanan bir intihar "Yok Artık!" dedirtti. Lise ögrencisi C.S telefon rehberinde kayıtlı tüm numaralara çagrı bıraktı vee iki saat geçtigi halde kimse çagrı atmadı. " Kimse beni sevmiyor " diyerek intar etti. Tüm çabalara ...ragmen kurtarılamadı. Olayın ardından C.S nin telefonunu inceleyen polisler numarasının gizli olduğunu tespit etti.

buna ancak 'hasiktir' derim.
böyle ölmese durduğu yerde aptallıktan ölürmüş.

20.10.09

her zaman söylerim,ister aypodtaç havasında,ister mütevazi bir 'çalarcık',ister kiminin ergenliğini,kiminin tıfıllığını kapsayan 90'lardan kalma ızıv ızıv diye ses çıkaran bi walkman olsun,kulağınızı ve beyninizi dış dünyadan izole eden bi aygıt yoksa yanınızda,vay halinize.
zira burası türkiye,türk insanının ses tonu ayarı yoktur,toplu taşıma aracında bulunduğunuz süre içinde hayatınızı kabusa çevirebilirler.
bu bi tropikal kuş kılıklı geveze kokona teyzeler grubu da olabilir,sevgilisini zaptetmeye çalışan azgın bi keko da,'hayat hoş,cırlak sesime koş' bir genç bayan da,gargara yaparcasına kelimeleri yuvarlayan,gırtlağında harmanlayan şivesine kurban olduğum bi teyze de.alternatifler çoğalabilir.(sizden de örnek bekliyorum.)
Tek bi dezavantajı vardır ki,ortalarda bi yerlerde oturduysanız minibüste,'şurdan bi tane uzatır mısınız'cıları duymaz,içten edilen küfürlere maruz kalırsınız.ha eğer 'çok da fifi' diyorsanız ne ala.
ama en garantilisi,en arkaya kurulmak.ooh mis.
yalnız bizim oranın minibüslerinin yeni versiyonlarına çok kıl oluyorum ben.en arkaya oturma keyfine erişmişken,kafamın tam önünde kafam kadar ATA 2 yazısıyla burun buruna geliyorum.
çok sıkıcı.camlar da koyu renk,ki benim koyu renk cam takıntım vardır.daralırım.neyse.beterin beteri var.
başta da belirttiğim gibi,trafik çekilmiyor o saçma insan dırdırlarıyla.
benden söylemesi.
yolculuk hayatınızda kolaylıklar dilerim sevgili izleyenlerim.

12.10.09

aslında uyumam lazım.

-cumartesi gecesi liferoof'ta coldplay tribute vardı görmüşsünüzdür afişleri falan.
bi heyecan bi merak gittik ama ben fazla havaya giremedim nedense.hani aynısının radiohead halinde nasıl gereksiz bi radiohead gelmişcesine gaz durumdaydım,bunda da bi o kadar umursamaz haldeydim sanki banttan çalınıyomuş gibi.öyle bi nedensizlik.zaten bu aralar gereğinden fazla nötralizeyim,o aşırı tepkiler insanı ben gitti donuk bi manyak geldi.çözemiyorum.bir ben var benden içeri.bir ben var yeniçeri.çeri domates.falan.böyle uzar gider.
sonuç olarak kafamı evden çıkardım mı? evet.
sevdiğim insanların içinden iki tanesiyle eğlendim mi? o da evet.
e tamam o zaman.
ama o insanlar ki(konu açılmışken şikayet etmeden geçemem) nasıl bir miskinler,üzüm üzüme baka baka kararmış ya da tencere kapağını bulmuş,ama bi şekilde üşengeçlik kombosu olmuşlar
zorla söktüm evden ikisini de.bahanelerini ağzına tıktım daha minik,kavruk olanının.tyler ve cyder olarak ifşa ediyor ve bu üste gitmeceyi burda kesiyorum.güzel akşamdı.
olum o değil de,adamın biriyle sandalye muhabbetine girdik hemen akabinde adam ani giriş yaptı duruma 'arkadaşlara üç biraaa!' şeklinde.hala böyle adamlar olması ne hoş.tam bi dayı tipi vardı adamda.ama bekar böyle,hayta,sevimli dayı.
aaaa,asıl henüz içeri girmeden güldüğümüz bomba olaya gelelim.
vestiyerin önünde bekliyoruz,ama içerde bi gerginlik,homurdanıyolar birbirlerine adamlar.'ay hakaaan bırak tamam yaa' diyen kokonacıklar,kulaklarından duman çıkan ejderha badigard,bi kaos.adamlar vestiyere verdikleri üç lirayı geri istiyolar.sebebe gelince: (capslock yardırmalıyım) ADAM COLDPLAY BAYA GELDİ SANMIŞ fdjhfjdkhgjfdkhgkjdf
coldplay gelmiş ve apartman dairesi kadar yerde çıkıyo evet.bi de 20 lira.
yazık.bak işte gerçek coldplay fanı bu.gözü görmemiş ki başka şey.dkdsfhkdsfj

-ya annem grip ve topaç almış bugün kendine,çocuk gibi bütün akşam topaç oynadı evde.bana da soruyo bi yandan coşkuyla,'sen çevirebiliyo musun?'
çocuklar gibi şen.burnunu çekiyo bi de,pembe pijamalar falan.allahım nasıl şirin.yenir böyle anne.

7.10.09

bu aralar öyle anlatılası ilginç şeyler yaşamıyorum.
ya da kafamdan gerçeküstü manyak şeyler geçmiyo.
ama bugün öyle saçmasapan bi durumda kaldım ki bence bunu bilmelisiniz.

minibüse bindim oturdum.beş dakka sonra yanıma bi herif oturdu.
'bi öğrenci uzatır mısınız' dedim ve arkama yaslandım.
aradan yemin ederim daha bi dakka bile geçmeden şöyle sordu yanımdaki denyo:
-öğrenci misiniz? (bi de bunların saygı durumu var böyle sdkjfhkjds)
-öğrenciyim??
-nerde?
-neden soruyosun anlamadım?
-(burda bi duymamazlıktan geliş söz konusu) ne okuyosun?
-moda tasarımı!!
-muhasebe mi?
-.....

daha fazla dayanamayıp kulaklığımı taktım.
sonra da yaşlı bi teyze bindi minibüse.
saygılı denyo ona yer vermek için yanımdan ayrıldı.
canım teyzecik agucuk gugucuk.

4.10.09


bunu dinliyorum 3 gündür hiç bıkmadan.
öğrendiğim anda çalmak istediğim ilk şey bu galiba.

kate n'pete.

Kate Moss and Pete Doherty from Kayla Mae on Vimeo.

28.9.09

fandımentılz of feaşın dizağğyn.

eveet.sek sek sekerek kapıdan girdiğim bir 'okulun ilk günü'ydü bu pazartesi.uzun zamandır geçirdiğim en hareketli pazartesi olması da cabası.
sırt çantalarımız olsa yeniden buluşan kankalar dansı yapıcaktık,o şekil bi cıvıklık,bi kelebekvari haller.
güzeldi hoştu.hayatta ineklemesi uzaklar uzağı bir ihtimal olan ben,kırtasiye manyağı oldum.allllaaaağğ cetveeeğl,kartooğn,kaleeeem,defteeer,kraft kağıdıııı,boyağaa,fırçaaağ,markıııır şeklinde gözlerim dönerek çılgınca alışveriş yaptım.'uykusuz gecelere hazır olun' dedi hoca ve ben KORKMADIM.hah.
kesin bi yerden sonra gardım düşücek ama olsun,şimdilik zımba gibiyim.
hocalar bi de böyle artis artis terimlerle falan konuşuyo,aksan yapıyo böyle içimiz bi hoş oldu kjsdhkjsdhlsk
gümüşsuyu kampüsüne gelince,makinacılar tarafı;herkes 30 yaşında gibi lan.kara kara sakallı amcalar,gözlüklü sivilceli hayattan bezmiş teyzeler bunlar.müğendis ciddiyeti.arada bi yerlerde tatlı bişeyler(!) görür gibi olsam da.bi bizim sınıf tıfıl böyle cıvıl cıvıl.insan kendini acayip hissediyo(gerçi BİR tanecik erkek sineğimiz var sınıfımızda,o dururken biz dişiler garip hissetmeyelim bence.)ama atölyeler,o uzuun koridor,yayla gibi çizim masaları beni benden aldı.projeler canımı yesin.şu an ineğim.ama şu an.bence böyle de kalabilir,nasılsa hiç bi zaman ÇOKİNEK olmadım dsljfhdsljf
gideyim de 'proportions of human body' çalışayım.ovyea.fatih terim.

24.9.09

indigo.

bugün resim yapmaya başladığımda indigo mavi inanılmaz lezzetli geldi.
tuvale de mavi abandıktan sonra kendisini terkederek başka 'mavi' şeyler yaptım.
anneannemin diktiği bi gecelik vardı evde eski.buz mavisi.
yakalarını örmüş falan.ipleri sökülmüşmüş diye annem atmak üzereydi onu.atılır mı lan hiç.
ben evlatlık aldım kendisini ve uğraşıcak şey bulduğum için sevinerek boya dolabıma daldım.çok seviyorum.
annem manzara karşısında aklını kaybetmeyecek olsa küveti boya doldurup içine atlıycam o derece sjdhsfjsdjsfh.o kankalarıyla yeniden buluşan çocuklar var ya master card reklamında,o dansı yapıcam.onlar da deli gibi şirinler zaten,o da ayrı konu.
biraz gözlere hitap edelim.
bu kedicik henüz yarım.çeyrek bile değil hatta.kafamdaki görüntüsünden çok uzakta.iyi bir çocuk olursanız bitmişini bile görebilirsiniz.
sevgili indigo mavi bandanam.o da bu mavi günün bi parçası.aylavit.
işte söz konusu küvet.ve boyalı su.tabi anne gelmeden bunların hepsi ortadan kalkıcak.
söz konusu elbisenin yapım aşamaları.dedim degrade yapayım.nasıl da eğlendim belli değil.oh mis.

space(L)

18.9.09

cyder.

bugün evden çıkarken güzel bi gün olucağını düşünerek çıkmamıştım.
herşey çok spontan gelişti.
bütün amacım gerzekliğimin sonucunda itünün web sistemine giriş için pin kodumu kaybetmemden dolayı taaaaa maslağa öğrenci işlerine gitmekti.öncelikle minibüsle yol beklediğimden çoook daha kısa sürdü,pin kodumu söz konusu yerin gıcık veznedarlarından beklenmeyecek bir performans sonucunda şıp diye alıverdim,mutlu oldum.tek başına bile 'en azından kötü bir gün değildi,idare ederdi.' ilk defa gıcık olmadım maslağa.
otomasyondan çıkıp harç yatırmak için kampüsteki iş bankasının yolunu tuttum.bu gidişim beşinci olucaktı artık.itüyle iş bankası bi türlü bağlantıyı kuramamış,sürekli cızırtı çıkarıyorlardı bu konuda 1 haftadır.bütün sınıf arkadaşlarım son derece cinlenmiş durumda bu konudan.
her neyse.
tepeyi aştığım an karşıda ufacık tefecik şirin bi çocuk gördüm.'yok lan,benzetiyorumdur' diyerekten ama bi yandan da gerçekten o olma ihtimaline sevinerekten yürümeye devam ettim.iyice yaklaştığımda emin olmak için telefona yöneldim çaldırıyım diye.
tabi ben telefonu bulana kadar herşey filmlerdeki gibi ağır çekim gitmedi.çocuk yürüdü yürüdü yanıma kadar geldi.
durdu,baktı.
'oha,yok artık.' dedik aynı anda.
birbirimizi gördüğümüze fazlasıyla sevindik.bu çocuğu oldum olası severim zaten.
bankadan çıkmışmış,yine aynıymış durum.ben de girmedim içeri bunun üstüne.
eşşekkafalı demez mi 'ben de inglourious basterds'a gidiyodum,hadi gel.'
OHA GELMEDİĞİMİ DÜŞÜNSENE diye atladım.ve koşa koşa kendimizi sinemaya attık.
olum tarantino bir hayvandır.yine yapmış nası yapmışsa.çok seviyorum itoğlüiti.
brad pitt zaten öyle bir oynamış ki yakala önce eşşek sudan gelinceye kadar patakla sonra da sevgiden öldür.
müzikler desen o derece.eve gelince limewire'a abanmam bundandır.çıkabildiği kadarıyla.
fazla kanlı bağırsaklı sahnelerde kafamı cyder'ın omzuna gömsem de deli gibi sevdim filmi.
güldürürken düşündürdü.falan lsjdhflkdhf ciddiymişim mesela
çıkışta da hızımızı alamadık miniminibeyoğluna yollandık.
sadece BİR kadeh vişne şarabı bile yetti dünyadan bi süreliğine kopmama.saçmayım.
yine aptal gibi mutluyum.e bence güzel bişey bu.sadece çok yorgunum o kadar.
minibüste uyuklarken playlistte tool gelmiş ben uyurken ortalığı birbirine katmış haberim yokmuş.şans eseri bi uyandım eulogy'nin en 'düdüüüüüiiiivv' yeri çalıyor,bütün minibüs bana bakıyor.dsjfhdsjşfplk kendimi 'baya' asi hissettim.utandım,travis'e falan döndü zaten sonra.
böyle işte.galiba uyusam iyi olur.

p.s: kendimi kontrol edemiyorum,bütün cinler tepemde.

15.9.09

kuşlar jöle sever.

jolene'e söz vermiştim en son.

14.9.09

exit music ağzıma sıç.
today we escape,we escaaaape.

The newborn and the brightside.


cocobonita'ya bişeyler oluyor.


10.9.09

..ve umay umay'la duran duran'ı ciddi ciddi karıştırdığımı farkettim...
uyuyamıyorum
uyuyamıyorum
uyuyamıyorum
uyuyamıyorum
uyuyamıyorum

mimtaz 2.

öncelikle beni mimleyen sevgili Kare Bisküvi'ye teşekkür ederim.(kare bisküvi diyince aklıma o kahverengi kakaolu bisküviler gelir sdkjhjsk(kakaolu bisküviler zaten kahverengi olur da)
kreativ bir blogger olduğumu bilmiyordum,egolandım skdhskjhdfkj
bu mimin bazı sorumlulukları varmış.bakalım nelermiş.

1-Sizi ödüllendirene teşekkür edin.

2-Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.

http://karebiskuvi.blogspot.com/

3-Ödülün logosunu yayınlayın

4-7yaratıcı blogger ı ödüllendirin

5-7 blogun linkini yayınlayın

midye dolma canavari

lasombra

necemb

bin şu taksiye bağartma adamı!

tyler dördın

buraya ciddi bir isim bulmak lazım gelir

jülide

6-Ödüllendirdiklerinizi haberdar edin.

ettimki.

7-Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.

bunu daha önce de yaptım ama 7 şey daha elbet bulabilirim.

-3 gün önce 2 yeni insanla tanıştım.2si de çok şeker ve 3 gündür birlikteyiz.halbuki başta bütün olay '-sinemaya gidiyoruz gelsene.-oluur hem artık görüşelim yani.'ydi.bu da ne kadar over spontan bi insan olduğumu gösteriyor.kendime gülüyorum.neyse.iyiyim iyi.

-cin çağırmayı denedim,gelmiyor.

-tırnaklarım şimdi lacivert.

-şu sıralar öğrenci evi olanları çok kıskanıyorum ve bi eve çıkmak istiyorum.

-bezelyeleri delip kolye yapabilirim bence.

-bu aralar yağmurda havuza girmek istiyorum.

-dün gece çabuk kafayı bulmak için birayı çok hızlı içtim,ama elime geçen tek şey karnımın güm diye şişmesi oldu.içtiğimle kaldım.uzanıp geçmesini bekledim.

eveet,böyle.yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim.

öyle değil o.

şu filmlerin orijinal isimlerini türkçeye çevirenlere uçmak istiyorum aslında ben.
hani çevirince devrik oluyo olabilir,çevirdiğinde ilgi çekici ya da akılda kalıcı bir ismi olmayabilir,olabilir.ama biraz alakalı sallayın gözünüzü seveyim.öyle örnekler var ki,dehşete düşüyosun.
mesela bununla ilgili bi anımı anlatmak zorundayım bu noktada:
jim carrey'nin bi filmi vardı,cable guy.işte eleman elektrikçi miydi neydi böyle fırlama,cingöz bi tip.müşterilerin başına türlü şeyler geliyodu bunun yüzünden falan.filmi tam hatırlayamıyorum baya oldu.konumuz olan şey şu ki: cable guy adlı bu filmin türkçeye çevrilmiş adı:baş belası.
hani çılgın elektrikçi gibi bişey de diyebilirsin.neden bu kestirip atmak.
ben bu filmi izlediğimde sanırım 8 yaşındaydım.o zamanlar da yavaş yavaş ingilizce öğrenmeye çabaladığın dönem.bizim sitede amerikalı çocuklar vardı aynı yaşlardaydık.
çocukken göbeği açık bluzlar giymeyi çok severdim ben. yine sıcak bi yaz günü,ben yine göbeğim açık. parktayım.
çocuklardan biri geldi dedi ki 'iiii seee you belly bottom iiiii see your belly bottom!'
daha önce de gelip bizimle uğraşan çocuklardan biriydi bu.sinir oluyoduk.
bu lafı söylemesiyle beraber benim ağzımdan çıkan cümle şu oldu:
'go!you're a cable guy!'
çocuk hiçbişey söylemedi, öyle bidaha göbeğime baktı ve gitti.
ben bu acımasız gerçeği seneler sonra farkettim. ciddi ciddi bunlara bakarak ingilizcesini kullanan saftirikler varsa düşünsene felaketi sdfjhdkjghdkj
yazık olum,düşünceli olun biraz.aklı başında sallayın.

6.9.09

inekleme hevesi.

tabi hayatımda 5 ay tatil görmemişim ki.
birden karşılaşınca aptala döndüm,artık boka sardım yani.
tuhaf tuhaf hobiler edindim,gerizekalılık timsali ece erken'le kanka oldum,türlü şeyler böyle.
gitara başlıycaktım,koca yaz onu bile yapamadım,utanıyorum kendimden.
zaten parmaklarım küçük.ama parmakları küçükler de çalabilirmiş onu öğrendim.bi el atıcam ama bilmiyorum ne zaman.şarkı tek başına söylenmez.
böyle böyle derken eylüle girdik okula tıpış tıpış yaklaşıyoruz.28inde açılıcakmış diye haber geldi a dostlardan.sevindirik oldum.oh koşuşturmaca,yaşasın şamata,yalnızlığa miskinliğe son şeklinde bi hallerdeyim.geçen yılın dersleri istisnasız geyik yaparak geçirdiğimiz boş ve zoraki bi yıl olmasından dolayı (hazırlık mazırlık bilen bilir) bu sene yoğunluğa,janjanlı derslere,heyecanlı projelere duyduğum bir özlem söz konusu.hayır bi de bölüm en çok istediğim bölüm,dersler için ölebilirdim yani.bi sene zor geçti ama bak,geçmiş.
evet baya baya inekleyesim var.umarım hep böyle giderim.
hani dengesizim ya genelde,noolur allaaam kendimi küfrederken bulmayayım dslfjhdjldfdsgf
yihüüğ.
neyse,aslında bunları yazmamın asıl amacı yaptığım son nokta şapşallığın girizgahını yapmaktı.
'şimdi okullu olduk,sınıfları doldurduk,sevinçliyiz hepimiz,yaşasın okulumuz' şeklinde cofcoşkulu ilkokul günlerime geri döner gibi oldum sanki.yaptığım şeye bence kıçınızla gülüceksiniz.
ben de kendime güldüm ama alamadım elimi,valla.böyle gereksiz bi hoşuma gitti,allaya pullaya uğraştım.karşınızda,internette gayet ciddi bir excel tablosunda verilmiş olan ders programım.
evet bunu en son ilkokulda yapmıştım.tek fark,çiçekler ve kalpler çizmemiş olmam.
ama bence bunun da aşağı kalır yanı yok kjsadhdjkhfjkds.
baksana nası saçma bi heyecan böyle
komiksansımsı bişey abanmışım: '28 eylül'de başlıyoruz!' (ünlem önemli)
gereksiz curcuna.
ama sevindim ya yazık bana.
kendisi burda:
istediğiniz kadar dalga geçin,izin veriyorum.

kendini eyleyebilmek.

duman 'aağh eğleniyoor kendi başınaağ' şarkısını bana yazmış bence. bir avuç pembe 'hello kitty' oyun hamuruyla dahi kendimi unutabiliyorum.öyle bir canlıyım.
bob dylan kişisinin 'ballad of a thin man' ini dinleyin.çokoş.çokseviyorum.

4.9.09

mimtaz.

mim geldi Kare Bisküvi'den.
neymiş bi bakalım.
'Hakkımda 100 şey'.hmm.100 bi de.
ben o kadar yaşamadım ki ljdshfdjs
başlıyorum o zaman.
1-sarman bi kedim var.adı mısır.
2-kediler konusunda bi deli tarafım vardır.aklımı kaçırmış bile olabilirim,bilmiyorum.
3-en sevdiğim renk diye bişey yok.hepsini severim.ama yeşil mavi ve mor giyerim genelde.
4-bence serdar ortaç'a suikast düzenlensin.ya da ölmesin yazık.şarkı yazmasını engelleyecek bişey olsun doğaüstü.
5-
6-sanıyorum ki hayatım boyunca her zaman yazın 'kış gelsin' diye,kışın 'yaz gelsin' diye tepinicem ve bu konuda her zaman memnuniyetsiz olucam.
7-son derece dengesizim,doğruya doğru.
8-özgürlük konusunda çok cazgırım djfgdjkgkdfjhf
9-evde yokuz.
10-osmanın bokuna kon.
11-bütün hayatımı yalnızca şeftali yiyerek geçirebilirim.o kadar seviyorum.
12-imkanım olsa koala beslerdim.gelsin ağaç gibi sarılsın bana böyle mutfakta yemek yaparken falan.
13-'güneş kar topluyo' yalanına afedersiniz kıçımla gülüyorum.
14-küpeler ve ayakkabılar konusunda kendimi durduramıyorum.
15-senede bir giyiyo olsam da 14 çift topuklu ayakkabım var.üstteki maddeden kelli.
16-mütevazi olmaya gerek yok, hayvan gibi çiziyorum kıskananlar çatlasın.
17-şuan beyaz halıya vişne damlattım mesela,annem blender'la üstüme yürüyebilir.
18-salak bi insanım ben,saçmayım yani,bi şarkı sayesinde saniyesinde mod değiştirebilirim
iki dakika önce gözlerim dolmak üzereyken iki dakika sonra twist yapıyo olabilirim.
19-tropik adaya gitmek gibi bi hayalim var.
20-bi de eski bi volkswagen T2 minibüse doluşup arkadaş sürüsüyle tatile gitmek.cep telefonu falan da almıycaksın yanına.oh mis.
21-dövme yaptırmak yerine her seferinde değişik bişeyi kendim çiziyorum kalıcı kalemle.4-5 gün kalıyo sonra yenisini yapıyorum sıkılmıyorum hiç oh.
22-kuru ve soğuk havalarda müzik eşliğinde yürümeye bayılırım.
23-oha daha 23'teyim.
24-üsküdar'dan bizim eve 12'den sonra minibüs olmadığı için üsküdar belediye başkanının kafasına sıcak ağda dökmek istiyorum.zaten yobaz.
25-bi gün bi limonu ikiye bölüp baya ağzımla yemiştim,kabuğu dudağımın aynı yerine düzenli olarak haroşa haroşa şekilnde değdiği için tahriş etmiş ve kesmiş iki yanını birden,ertesi gün ördek gibi dolaşmıştım.
26-saçımın rengi niye kaşımdan açık,kaşımı da açsam ya diye kafama esip saçımın renginde SAÇ boyası aldım bi gün,üstünde 'kaş ve kirpik boyamada kullanmayınız' yazıyodu.'amaaan nolcak' diyip dibine dibine yedirerek sürdüm boyayı.nolucağını 3 gün içinde görmüştüm.kabardı kabardı ve kabardı.gözlerim kapandı şişmiş gözkapağından ciddi ciddi.göte döndü.normalde ölümcül bişeymiş o alerjik reaksiyon,zor kurtarmışım paçayı.yaaa.
27-bu arada kınaya boyaya alerjim var,o yüzden ak saçlı bir nine olacağım.yok öyle kızıl saçlı babaanne falan olmak.
28-bunu 100'e kadar nasıl götürücem bilmiyorum.
29-odamda hala peluş oyuncak köşem var.kıyamıyorum,anısı var.
30-arkadaşlarımla ilgili bi kutu yaptım kocaman,yazılar, fotoğraflar,küçük anısı olan şeyler,şarap mantarları,konserlerin biletleri,birlikte yediğimiz gofretin kağıdı bile olabilir orda güzel bi güne aitse.
31-parfümüm miss dior cherie l'eau uzun zamandır.adı da uzun.dilim dönmüyo bazen.
32-tişörtlerin o bisiklet yakası fenalık getirir bana.o yüzden aldığım her tişörtün yakasını iki parmak keserim köprücük kemiğine kadar.hayır asi değilim.
33-lisedeyken bana tarçın derlerdi.
34-accayip tarçınlı kek yaparım.öyle böyle değil.arkadaşlarımın sırf kek için bize geldiğini bilirim.
35-küçücük kalan çizim kalemlerimi delip kolye yapmıştım lisede.güzeldi.
36-sol ayak başparmağımın tırnağını bi kaza sonucu kaybettim.sonra çıktı ama mutant bi şekilde.o yüzden proteziniz var mı? sorusunun cevabı benim için takma tırnaktır.bu da küçük cocobonita'nın dramı işte.
37-havuz sevmem,deniz severim.özellikle buz gibiyse.hayatım boyunca yüzerek koyları gezmek konusunda en iyi arkadaşım babamdı,öyle de kalıcak bence.en büyük eğlencelerimizden biridir.
38-beden numaram.belki bi gün 36 olur dsjkfhgdlsfkj
39-marianne faithfull,jane birkin ve edie sedgwick'i sevmek bi yana, kıskanıyorum çok.
40-msnde üstüste titreştiren manyakları elektrikli sandalyeye bağlayıp titreştirmek istiyorum.
.ya kendi arkadaşlarıma tolerans gösterebilirim ama yeni eklemişse,uzaktan sadece konuştuğumuz biriyse deliricek gibi oluyorum.engelliyorum genelde.mümkün olsa dalabilirim tekme tokat.
41-tam şuanda hıçkırdım.
42-hiiiç makyaj yapmasam da bol bol rimel sürerim kirpiklerime.onsuz olmaz.
43-6.sınıfta sene sonu gösterisinde britney spears'ın crazy'siyle dans etmiştik,en önde ortada ben vardım,kendimi britney sanıyodum,tek omuz askılı bluzlar,ispanyol paça kotlar,ne havalı zamanlardı be ksdfgskjfsdjfhkjds
44-geceleri evde çok sıkılırsam dışarı çıkıp tek başına salıncakta saatlerce sallanıp düşüncelere dalarım.
45-geceleri gündüzlerden daha çok severim.gündüzler sadece denizin mavisini,bulutları görebildiğim ve günışığında güzel fotoğraflar çekildiği için güzel.gece daha hoş.
46-bi uğurum var,baykuş kolyem.
47-buram buram sigara kokan bi sevgili fikri bence çok itici.
48-limonata benim için sadece limondan oluşan,şekersiz,su katılmamış bişeydir.öylesini seviyorum.saf ekşi.deli gibi.
49-iki küçük tosbağam var. iki yeşil susamuru.
50-bi gün küba'ya gidicem.evet evet.
51-bence artık garsonlar bana kimlik sormasın.30 yaşına gelicem nerdeyse.ayıp.
52-bi aralar keman çalardım,sıkılıp bıraktım.pişmanım.
53-4 yaşından 9 yaşına kadar bale yaptım,sonra bıraktım.baya üzülürüm ona.hala balerin,görkemli bale gösterileri falan görsem,tchaikovsky dinlesem ağlayasım gelir.ben annemle babamın yerinde olsam,kafama vura vura devam ettirtirdim beni.neyse,en azından ayak pozisyonlarını,temel hareketleri,parende atmayı falan hatırlıyorum.(avut kendini.)
54-küçükken ne on parmağında on marifetmişim,bu aralar hımbıllaştım.bi resim,bi fotoğraf,ee?
belki dansa başlarım bi ara.
55-maymun iştahlılığımdan,bişeye heyecanla başlayıp sıkılmaktan nefret ediyorum.
56-gitar çalıcam ama parmaklarım çok küçük.uzanamam 6.tele.of.en iyisi kendime bi lir alıp takılıyım kjdsfhkjdsfh
57-
58-new york'a gittiğimde hayatımın çok değişiceğini zannediyorum,bilmiyorum doğru mu değil mi.
59-prag'da absinth denedim,ıyyy o ne ya.aseton bildiğin.
61-şu anda çok pis dans edesim var.
62-bir yaz günü toplu taşıma aracında yolculuk ederken,yanıma oturan kişi fossssur fossuur ve ekşi ekşi ter kokuyorsa,o koku üstüme lanet gibi çökmüşse o anda acil çıkış cismini kullanıp camdan kendimi aşağı atmak istiyorum.
63-bu entry hayatımda en uzun süreni oldu.
64-duvarım kafama eseni yazıp yazıp yapıştırdığım yüzlerce post-it'le dolu.
65-yanımda kağıt kalem olmadan dışarı çıktığımda mutsuz oluyorum.
66-twitter'a eş dost tavsiyesiyle girdim,çok da zottirik bişeymiş.saçma.
67-insanlar twilight serisinde ve edward'da ne buluyolar anlamıyorum.
68-deviantart'a sapık insanların üye olması yasaklansın istiyorum.
69-bi gün paul mccartney'i bulup yanaklarını sıkıcam.
70-şu an aslında çok uykum var mesela.
71-bazen tutamayacağım sözler verip sonra kendime kızıyorum.
72-güzel kutu takıntım var.ayakkabı kutusu,desenli kutu,metal kutu,tipini beğenirsem alıyorum içine tıkıştırcak bişey mutlaka buluyorum.bu yüzden odam kutu kutu pense.
73-sabah serinliğinde yola çıkma olayına bayılıyorum.
74-tembel bi insan olmama rağmen okula gitmeyi çok seviyorum.
75-babam o kadınla evleneli beri onu çok kıskanıyorum.eskiden başbaşa bişeyler yapardık,artık çok yalan oldu.bütün aksiyon:babamın evine gidiyorum,evde film izliyoruz.tabi stepmum da yanımızda.budur.çok sıkıcı değil mi?evet.
76-lise hazırlıkta rammstein dinlerdik.ciddi ciddi.
77-prag'ı gezdim ama annemle.oraya bi arkadaş grubuyla dağıtmaya gitmek lazım.yapıcam bunu da bi gün umarım.
78-sesim aslında güzeldir ama iş mikrofona dönünce 12 yaşında bi kız çocuğu gibi seslerle karşılaşıyorum.karaoke barları daha sık ziyaret edip bu durumun üstesinden gelmem lazım.
79-spaghetti'yi bol tarçınla denemenizi tavsiye ederim.
80-aslında şu an bi yığın işim olmasına rağmen bunları yazmakla uğraşıyorum.
81-snowboard yapıyorum.çok seviyorum.
82-insanlara iyilik yapıp mutlu olmalarını görmeyi seviyorum.mesela özel gün olmasa da seviceği küçük bi hediye almayı,bişeyde yardım etmeyi falan.
83-saat 03.51 ve annem klavye sesine uyanırsa 'bu saatte naaptığımı' sorup fırça atıcak.
84-bence blog yazmak yetenek işi.
85-hala turuncu tavşanımla uyuyorum.
86-2010 yılına girmek beni üzüyor.2011 daha da üzecek.bi 10 yıl bitiyor.60lar 70ler gibi bi 10 yıl.yaşlanır gibi hissettiriyor insana.
87-annem yemekten önce hep 'su iç' der ama su içmek mideyi iyice fena yapıyör,kusura bakmasın.
88-3 sene öncesine kadar parlak pembe bi hulahopum vardı,çok güzeldi.içi de su doluydu.
ama kırıldı ve suyu aktı,sonra da kayboldu.esrarengiz hulahop.özledim seni.
89-eşşek kadar kız oldum ama yakın zamanda paten alıp sahilde gezicem onunla.dana dana adamlar biniyo,benim ne eksiğim var jsdfhjkf
90-lıyım.
91-Freja Beha Erichsen adlı modelin bu kadar ikonik,bu kadar muhteşem olmasını anlayamıyorum.ve lezbiyen olmasını.
92-Beyaz Wayfarer'ımı kaybettim,yastayım.Ama evde bi yerlerde olsa gerek,o yüzden biraz umut var.
93-Converse'lerimin konçlarına taktım,çok tiksinç geldiler hepsini kestim kısa yaptım.
Deliyim gözü kara deliyim yakarım romayı da yakarım ben.
94-Ey gözlerim,elaysan elalığını göster.öyle ağlayınca,uyanınca,denizden çıkınca,güneşte falan görünüp bana ayak yapma.Geceleri kahverengi görünme.Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.
95-Açken kahve içince doymuş gibi oluyosun.Bence lindsay lohan böyle anoreksi oldu.O kahveyi bile kustu hatta kdjsfhdkjf
96-Tırnaklarımla saatlerce uğraşıp ojelerle rengarenk desenler yapmayı çok seviyorum.
97-Hiç arkadaşım olmadığı için burnumun dibindeki havuza gitmemem de ayrı bi kontaklık olsa gerek.
98-Havuza parende atarak atlayabilirim,ama artık yapmıyorum öyle şeyler.Ağır ablayız dkjfsgkjds
99-Bi gün ben de ehliyeti olan bir insan olacağım.
100-Msn'de saniyesinde cevap bekleyenler,aksi halde trip atanlar ya da iyice abananlar hemen, hemen şimdi ölsün.

bu mim kimlere mi gitsin
(kolay gelsin ehehe)
midyedolmacanavarı,bluebird,tylerdördın,necemb.

1.9.09

biraz gelir misin.

yine depresif ve miskin bi insana dönüşeceğimi bile bile 'kış gelsin'cilerdenim ben de. o yağmurlu,duman grisi günlerde,akşamları eve dönüşte trafiğe takılmayı,uyuyakalmayı,ıslak parlak yerleri,camdaki yağmur damlalarını izleyerek ağır,melankolik şeyler dinlemeyi,paltomun içine sıcak nefes vererek ısınmaya çalışmayı ve içinde kaybolmayı,rengarenk atkılarımı, eldivenlerimi,salep içmeyi,ayaklarımı sıcak kalorifere dayayarak uyumayı,battaniyeleri yorganları özledim. kedim uzun zamandır benim yanımda yatmıyor.türlü şebekliklerle ilgisini çekerek çağırmamı falan hiç salladığı da yok.sanırım nedenini biliyorum.çünkü yatağımın üstünde o pofidik,yumuşacık,sıcacık battaniye yok. mola yerlerindeki dandik saman tuvalet kağıdı gibi,incecik,sert dokulu bi pike var. işini biliyo hayvan. gel kışkışkışkışkış.

geçen kıştan...
tarçın kokusu alıyorum.

28.8.09

dumadumadumur vol.3

89 ekim doğumlu arkadaşın
'ben 80lerde yaşadım' demesi.

27.8.09

when i grow up,i wanna be a pantone catalogue.yeah.

bu aralar pantone'ye taktım çok pis.
tişört yaptım bi de kendime.
hepkendime hepkendime.
baaaak.
isyan ediyorum:
pantone kataloğu,neden 200 dolarsın?

26.8.09

dumadumadumur vol.2

iettzede olan ben gaza gelip şöyle bi cümle kurarım:
'ulan arabamla trafiğe çıktığım ilk gün deli gibi içicem kutlıycam be!'

hı?

'aslı araba kullanma sen.tamam mı canım benim.sakın' benzeri tepkiler gelir.
kurduğum cümle üzerinde tekrar düşünürüm.
tamam tamam yapmıycam öyle bişey.

20.8.09

senin karakterin oturmamış çocuum.

iş gönül meselelerine gelince kesinlikle bi moronum,artık bunu kabullenmeliyim.
ya nası bi bünyeyimdir ki,bi insandan hemencecik sıkılıp,ayrılmak için bin takla atıp,sonra da bi şarkı çalınca 'aaa bu şarkı biz bilmemnerdeyken çalmıştııııı' olabiliyorum?
gözümün önüne şirinlikleri geliyo,ay diyorum ne de severdi beni agucuk gugucuk,burda şarap içtik burda bilmemne burası göz göze geldiğimiz yer falan.
'salaksın kızım,' diyorum kendi kendime,'salak.'
nasıl bi sıfat gider bana şu durumda bilmiyorum ama bi yolunu bulup fazla kalbini kırmadan,çok da oyalamadan ayrılıveriyorum,çünkü (kendi manyaklığımdan kaynaklı) sıkılıyorum, böyle ayrılığın üstünden henüz saatler geçmişken de kör ölüp badem gözlü oluyor.goddamn.
sorunum nedir ortaya çıkabilir mi lütfen?

karşı cinsten bazı iltifatlar alıyorum kimi zaman,ama kankito bazındakilerden,potansiyel olarak değil yani: öyle tatlı böyle ballı sevgilin olucak kişi çok şanslı aman da cocobonita şapşallıkta son nokta blablabla...
DEĞİL ARKADAŞIM ŞANSLI FALAN,bi atletin maraton koşmadan önce müshil hapı alması gibi bişey.evet bu.sıçmak zorunda kalıcağını biliyo ama saatlerce sıçamıycağını da biliyo,bile bile lades yani.
(hop yukarıdaki,bak senin için birazdan ramazan greeting'e bağlıyciim,hadi bana bi güzellik yap be hacı,eskiden furby'ler çalışmayınca ters çevirip kıçına vuruyoduk reset düğmesi bişeyler bişeyler vardı,hani herşeyi biliyodun öyle bi şey bulsana bana bi tedavi şekli.noolar.)
-hayırlı ramazanlar efenüm.dolgun saçlar,bol güllaçlar.alakasız asfkdsjhjhdshfg

dumadumadumur vol.1

arkadaşın rüyasında blade filmindeki adamı döner keserken görmesi,
ne iş abi? diye sorması
ve adamın da 'ek iş olarak da bunu yapıyoruz işte,kısmet' demesi.

kulaktankulağa.

ortamdaki kişilerin okul açılınca hangi kulübe girmek istedikleri taraflarından beyan edilir,konu üzerinde tartışmalar yapılır.
biri der basket,öbürü der dans,öbürü yok fotoğraf bilmem ne.
aradan uykusu olan biri alakasız dalar muhabbetin ortasına:
'Ya ben yatmak istiyorum.'
tapılası kişi(!) de bunun üstüne ne desin istersiniz:
'AAA YATÇILIK KULÜBÜ DE VAAR!'
pizza dilimlerinin üstüne kafayı koymak suretiyle,genizde kolanın yakıcılığı hissedile hissedile anırılarak gülünür.

19.8.09

yahu cimmorisın gerçekte çok tipsiiiğz.
bu mu ya diyosun 'off tipe bak' dediğim adam.
bi çok bilindik şu fotoğrafına bakın nası taş:

bi de yuğtupta jim morrison ya da the doors yazıp herhangi bi konser videosunu izleyin.
fazla beybifeys geldi onca zamandan sonra.

18.8.09

karşılıklı izleştiğimiz herkese mim gönderiyorum:
size göre 'mutlaka izlenmesi gereken' filmlerin listesini yapın.
hadi bakalım.

benim listem şöyle:
Leon
Rocket Gibraltar
Bucket List
Full Metal Jacket

The Shawshank Redemption
The Doors
Rabbit Proof Fence
True Romance
Natural Born Killers

şimdilik bu kadar.

red sweet kriz peppers.

ay nasıl da sahtekarım.şimdi bi önceki giriyi 2 saat önce mi ne yazmıştım,yani dündü.
aradan 2 saat geçti ertesi gün oldu,yani bugün.sanki günü gününe yazı(yor!)muşum gibi bi hava uyandırıcak millette.aman ne hoş.who cares.
'instantly' yeni bir giri açmamın sebebi ise şudur ve şekil itibariyle sağlıklı ama aslında sağlıksız bi insan olduğumun göstergesidir:
gece aşermelerinin alt başlığı olarak canımın tatlı matlı bişeyler çekmesi ve evde bunu gidericek tek şeyin bi kavanoz bal ve başak'ın 'güller diyarı'ndan getirdiği gül reçelinin dibi olmasından ötürü 1 çay tabağı dolusu yeşil zeytinin akabinde KIRMIZI BİBER! yiyor olmam.(ne cümle be.)
yani şu mesajı veriyorum: dolaptan babam çıksa yermişim.
oha oolum.oha be.
dipnot:o kadar sağlık dolu bi ev ki burası,kriz anındaki zavallı bir genç kızın yardımına koşacak hiç bişey yok.
güneş girmeyen eve doktor girer mi bilmiyorum ama,doktor giren eve abur cubur girmez,bu kesin.annem doktor da.
dolap bamya ve fasulye yemeği,biber,domates,semizotu gibi zıbınlarla dolu ve içindeki en zararlı şey BAL.
peki öyle olsun kenks.

-abi hırka-ı şerif ÜTÜDE YANMIŞ.
bu ne kadar saçma bi haberdir ya.
kalkıp bi de ütülüyo musunuz tarihi eseri nedir yani.

saçmasapan.

-boku yemişiz topluca dünya olarak.
bildiğin çöl havası hakim bilmem farkettiniz mi.
gündüzleri bunalıyosun tütüyosun asfalt üzerinde
ama gece balkonda üstünde polar kapşonlun olmadan oturamıyosun,buz gibi oluyosun.
valla mıçtık.
bugün de gazetede(gassste değil) küçücük bi buzul parçasının üstündeki üzgün ifadeli kutup ayısını görünce çok kötü oldum.
ayağımda da ne terlik,ne çorap,ayaklarım buz gibi taşta,oturuyorum.çocuğum olmıycak valla sdjfhjdskf.

p.s:midye dolma canavarı başak,sana sesleniyorum.
msn orucundayım,yeminim var sittin sene girmem ayakların bana sökmez cicim.
hem uzakta hem de ortadan kayıp.
ayıp ayıp.

now playing:
beatles-something in the way she moves
eagles-lying eyes
rod stewart-bette davis eyes
cyndi lauper-time after time
def leppard-little wing
dire straits-sultans of swing
devendra banhart-lazy butterfly

'' '' -the body breaks
nouvelle vague-guns of brixton



m&m's.

blog kariyerimdeki ilk mimlenişim.hobareyö.
insanların kendi aralarında birbirlerini mimlemelerini çok kıskanırdım,ukte kalmış dsfhdljs.
lasombra'dan taylır'a,ondan bana('ymış.)
başlıyoruz.


Hangi şehirde yaşıyosun?
İstanbul.Birazcık suburbia ama.Yeşillik,temiz hava,biraz uzak buluşma yerlerine falan.
Anadolu yakasındakileri kıskananlar vardı hatırladığım kadarıyla.Sefam olsun.
Mesleğin?
Kendini tasarımcı sanan bi öğrenciyim.Tasarımcı değilim henüz ama en azından potansiyelim var.Çok uzak değil. Bi de,birazcık ressam,azıcık fotoğrafçıyım.
Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın?
Soğuk bir mart gecesiydi.Birinin blogunu okuyodum,bi hal geldi,'ben de yaparım lan' dedim,ve yaptım.Daha öncesinde çeşitli girişimlerim olmuştu bu konuda ama uzun süre yazmadım,şifremi unuttum bilmemne.Belli ki ciddiye almamışım pek.Sonra cocobonita'yı açtım ve işte o günden beri burdayım.
Ne kadar süredir blog yazıyosun?
7 ay olsa gerek.Pek kıdemli bi blogger sayılmam yani.
Blogunu hangi sıklıkla ziyaret edersin?
Bilgisayarı her açışımda mutlaka.Zaman aralığını hesaplamadım ama en fazla günaşırı olur.
PC açıldığında blogunu açmak kaçıncı iştir?
Msn,mail,facebook,flickr,deviantart gibi zımbırtılara göre genelde en sonuncudur ama kafama nasıl eserse.
Başka bir blog sayfasında görüp aldığın bir şey ya da gittiğin bir yer oldu mu?
hmm hayır ama olabilir de:)
Blogunda hangi konularda yazmak seni mutlu eder?
Dışarda başıma gelen olaylar,şahit olduğum ya da bizzat içinde bulunduğum konuşmalar,'oha eve gidince bunu yazıcam lan.' dediğim dumur edici ya da komik durumlar.Çoğunlukla saptama tadında,maytap geçmece,gülmece güldürmece dil üstünde kaydırmaca.
Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur?
Yazdıklarına sesli güldüysem orada iş biter.Hoşgeldin yar yüreğime.
İlginç maceraların,görüşlerin,belki de güzel fotoğrafların olduğu bloglar da ilgimi çeker,
ama ilk sırada eğlence var gibi.
Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsunuz?
Valla ne yalan söyliyim,bi kere reklamların gazına gelip denedim.Çok çetrefilli o iş ya.
Uğraş et,sonra blogum minibüse dönsün.Reklam ayağına her tarafında bişey yanıp sönsün.Yok boyunuz mu kısa,yok 'boyu' mu kısa,pamela anderson memişleri ister misiniz.İstemem öyle şey ben.Değmez yani:D
Blog arkadaşlarınla buluşma, bir araya gelme fikrine ne dersin?
'Vuhuuuğuu' derim:)
Bu soruları kim(ler) cevaplasın?
(edit)bi dolu insan yazmıştım ama çoğu bu soruları başka kişiler vasıtasıyla cevaplamış,
çok pis tepki gördüm,cevabı editliyorum,kimse cevaplamasın:)

the moody blues-go now
(1.55'ten sonraki piyano solosu kalp ben.)

16.8.09

Hop bir kii.

bugün şunu farkettim:
aslında internet eşittir tembellik.internetten ziyade dijitalize dünya diyelim.
benim bir günlüğüm var,evet.bildiğin kalemle 'her gün' yazdığın,kırmızı deri kapaklı bi günlük.
ama sadece 'var.'
günlük değil de 'ayın özeti'lik diyebilirim ayrıca.
hadi aldım,hadi günlük tutuyorum diye içimi rahatlatıyorum,ama kendimi kandırıyorum.
her günün sonunda beynimin 'aa günlüğünü yazsana hadi bak 2 gün oldu' diyen tarafıyla 'öfff ne zor geliyo biliyo musun sen' diyen tarafı şiddetli geçimsizlik içine giriyöğr,evet.
Böyle böyle birikiyor ve ben ay sonunda ancak özet geçebiliyorum.
Her yazının başı da 'off yine üşenmişim' diye başlar günlüğümü okursanız.
Böyle saçmasapan bi durum işte.

'biliyo musun ben eskiden günlük yazardım.'
HA ÖYLE Mİ.tamam o zaman.

gerçekten.büyüdükçe tembelleştim.ilkokulda,hadi bilemedin ortaokulda olsam bütün bu düşüncelerimi oturur rengarenk,mor,yeşil,pembe,simli,pullu,balıklı,ayıcıklı,inekli böcüklü kalemlerle büyük bi coşkuyla yazardım.
sayfa düzeni,temizlik,ilk kelimeler,özel isimler büyük harfle falan.Türkçeci öyle tembihlemiş çünkü.Yoksa eksi alırım.(bak dikkat ettim,noktadan sonra büyük harf olur sdjfhşjslg.her neyse.)
yine de çoğu akranıma göre fena sayılmam bu konuda.En azından böyle bi insan olmadım:
'Yha biliomusun chok sıkılıorum qanqa.'
'Bende yeaa..çıksakmı caddeyeee'
Bi kere anlatımı katlediyosun.İkincisi alfabemizde 'q' harfi yoktur.Ta klavyenin ücra köşesine gidip napıyosun o 'q'yu bilmiyorum.Kapı gibi 'K' var orta yerinde tuşların.
Ayrıca de ve soru ekleri ayrı yazılır.
Ben de 'yapıyor ediyor'ların r'lerini yazmıyorum ama bi nedeni var.çok TRT'msi oluyor.Sonuçta blog yazıyoruz.
Her neyse konu bu değildi.
Ne diyodum ben,dijitalize hayatın getirdiği tembellik.
Evet tembelleştik,blog sistemi çıktı mertlik bozuldu.
Çatır çutur hızlı hızlı yazmak varken iki büklüm olmadan,niye yoralım kendimizi.
Üşenmekten de utanmıyo kimse artık.Bazılarının 'cool'luk sebebi hatta.ajkdgsakjhfldsfkf
Bu işin günlük kısmı.
Ayriyetten müzik konusunda da söylenicek bazı şeyler var.
Eskiden insanlar gazoz parasını biriktirirmiş,kumbarasını sallarmış durup durup,gün sayarmış
sevdiği grubun,şarkıcının kasedini,plağını alabilmek için.O da bi emek sonuçta.
Ama biz zamane hayvanları,gel gör ki şanslı piçleriz ve lönk diye indiriyoruz.
Ansiklopedi de kalmadı.Evrim geçirdi,oldu Vikipedi.Her boku Gugıl'la.Bi de görsel de veriyo eline.Ne ala memleket.
İşte böyle.
Bi de sanatsal tarafı var.
Dijital fotoğraf üşengeçliktir,kolaya kaçmaktır.Çok sevsem de,yoğun şekilde uğraşsam da,bunu söylemekten alamıyorum kendimi maalesef.
Çat çat çek dur,ooh kartı tak bilgisayara iki saniyede,photoshop'ta da eğlencesinin tadını çıkar,hoop hazır.
Nerde o her kare için ayrı stres,banyosuyla uğraş yok efendim karanlık oda en iyi ihtimal tab ettirmeye götür,dünya para ver falan.
Mutlaka çok daha rahat,bak söylemişim yukarıda;dünya para vericeksin,uğraşıcaksın,karanlıksa ya da aydınlıksa düzeltme şansın yok,film yanacak,poz boşa gidecek stresi,bunlardan kurtulduğumuz su götürmez bir gerçek,ama insanları tembelleştirdiği fikri de bir o kadar doğru.
Oturup yağlıboyalarımı çıkarıp resim yapmaya geri döndüm sonunda bugün,ama yapım süreci o kadar sabır gerektiriyo ki,ilk katın kurumasını bekle,ikinci katı yap ama birinci katı bozma,dudağın açısı yanlış mı oldu,üstünü kapat,onun kurumasını bekle tekrar ikinci katı geç belki bunu da sevmedin üstünü yine kapat onun açısı olmadı,bunun rengi tutmadı falan fıstık.
Bi ara gerçekten fena bunalıp bilgisayarın başına oturdum.Deviantart'a,facebook'a girince rahatlamış hissetmiş kendime dışarıdan bi baktım da,ben de dijital dünya bağımlılarından biri olmuşum sanırım.Buna üzüldüm ama.Kendimi acil toparlamalıyım,bu halimi sevmedim.
En azından artık üşengeç bir zat olmiyiciim.
Dört kolla resime sarıldım,zorluklarıyla,tiner-boya kokusuyla,baş ağrılarıyla,beni uğraştırmasıyla,yormasıyla o artık benim,
ve herşeye rağmen çok güzel.
Şu 'yormayan' dijital fotoğraf kadar sevgiyi ve ilgiyi hak ediyor.
Üşenmeyiniz sevgili Türk gençleri.Dijital ortama kapılmayınız.
Yobişler bana kızıcaklar ama; 'Bugün KENDİN için ne yaptın?'
Yaşasın egoizm.
(nasıl da konudan konuya atlıyorum.of yani.)

bu şarkıyı da nasıl deli severim:
Jeff Buckley-Dancing in the moonlight