10.12.09

matroshkaa!

dün bronx'taki young designers party'deydik.konsept gereği kafana ilginç,garip,saçma,komik,korkunç,kokoş ne olursa kendi tasarımın bişey takıyosun.taç olur, şapka olur, tüy olur,tül falan..
aslında herşey kocaman bi tüy teleğini atkuyruğuma bağlama planıyla başladı.kafama da başka tüylü bişeyler dolıycaktım falan.kuşkafa gibi bişey canlanmıştı kafamda,öyle oturup da tasarım bişiy yapıyım demedim.
ta ki..hahaha... (vodafone reklamı:)
partinin öncesindeki gece yatmadan önce gözüm üst raftaki matruşkalara ilişti.
nerden esti bilinmez,onları kafamda taşıma isteği uyandı içimde,neyse ki silikonum da vardı,kalın ve bu iş için süper ideal kırmızı bi tacım da.matruşkaları alırsın,silikonu pörtletirsin tacın üstüne ve bu sevimli rus bebeklerini üstlerine gömersin.kurumaya bırakaraktan kafanı yastığa atarsıııın.
sonra ertesi gün oluur,tacını ve tüllerini de çantana tıkıştırıp çıkarsın evden.e taksimde öyle dolaşıcak halim yok.(bunu söyleyen kişi gece partiden çıkışta kafasında koca şeyin olmasını bırak,kış ortasında kısa kollu (havadar!)elbisesiyle,kıpkırmızı apartman topuklularıyla,elinde 3 tane turuncu balonla,şen kahkahaları ve söylediği şarkılarla üstelik saat de 3sularını gösterirken istiklal yollarındaydı.neyse ki son derece kalabalıktılar.)
gecenin bi sürprizi vardı: en iyi 3 tasarıma içki bedava! a-aa!
çeşitli kişilerden iltifatlar aldığım yetmezmiş gibi,bi de o 3 kişiye seçildiğimi öğrendim,son derece neşeliydi,kafasında tüller ve matruşkalarla deli gibi dans eden bi tip düşünün.o benim işte.
ya öyle.güzeldi çok ve bu partinin ikincisini istiyoruz,burdan organizatörlere seslenerekten.
acaba küçük matruşkanın akıbeti önümüzdeki partide ne olacak?


ayrıca bronx'un eski halini bilenler bilir,yeni halini görmediyseniz bi an önce gidin görün derim.şahane bişey olmuş.resmen süper nefes alınası bi yere dönüşmüş.tebrik ediyoruz kendilerini.(ama güvenlikler çok uyuzdu.zaten hepsi öyle,onların deyimiyle 'onlar da emir kulu',takmıyoruz.)

6.12.09

60'lara gittim gelicem.

4.12.09

çok sevgili murphy yasası..

hayatıma çok hakim ama çok da uyuz olduğum bişey olan murphy yasaları hakkında atıp tutmak istiyorum bugün.
bilmeyenler için tanımını nasıl yapabilirim bilmiyorum ama ekşisözlük sakinlerinin getirdiği bazı yorumları çalarak başlıyorum:
-doğruysan kimse hatırlamaz, yanlışsan kimse unutmaz.
-bir şeyi en uygun fiyata satın alırken, ne kadar çok uzun araştırırsanız araştırın, satın aldıktan sonra bir başka yerde daha ucuza satıldığını keşfedersiniz.
-hayata güzel olan herşey ya yasal değildir ya ahlaki değildir ya da kilo aldırıcıdır.
-herkesi memnun etmeye çalışırsanız, kimse bundan hoşlanmaz.
-ters gitmesi muhtemel bir kaç olasılık içinde en fazla hasar verebilecek olasılık gerçekleşir.
ve en onikiden vuranı:eğer otobüs durağında, birine murphy yasaları'nı anlatıyorsanız, beklediğiniz otobüs hemen gelir:)

benim tarafımda olan versiyonları ise böyle:

kedinle yalnız başına oynarken süpersonik hareketler yapıp seni gülme krizine sokar,ama bunu videoya çekmek istediğinde ya da gelen misafire şov yapmak istediğinde aynı şekilde oynatıp aynı hareketleri yapmasını beklersin,kılını kıpırdatmaz,göt olursun.hep böyle yapar ibneler.

mağazada rengine delirdiğin bi elbiseyi parana kıyıp alırsın,2 hafta sonra aynı elbiseyi yarı fiyatına görürsün.ama 'nasılsa indirime girer' diyip almadığında bi dahaki sefere o elbiseyi indirimde 'babayı' görürsün.

vapurun gölge tarafına 'dönücek burası güneş olucak' planıyla oturursun ama nah döner o vapur.yer değiştirmek istesen de öbür taraf dolduğu için bok gibi kalır üşürsün.aynı şekilde bunaltıcı havada güneşten kaçıp gölgeye oturduğunda da yavaaaş yavaaaş,insanın ağzına sıça sıça döner o vapur.

alakasız yerlere giden otobüsler vırıığğn vırıığğn geçer gözünün önünden defalarca,işine yarıycak olan otobüs gelmek bilmez.ama günün birinde o abidik gubidik yerlere gitmek zorunda olursun,işin vardır,bu sefer de o sürekli geçtiğinde küfür ettiğin otobüs gelmemekte ısrar eder.sinir bozukluğu tavan yapar.

bu madde bence çoğumuzun hayatının anlamı: kafanı bi saattir ödevden kaldırmıyorsundur,artık çift görmeye,derin derin oflayıp puflamaya başladığında ara verip bilgisayara şöyle bi bakarsın,o sırada 1 saattir canın çıkarken yanına uğrayıp 'bişey ister misin?' diye sormayan annen mesela makas istemeye odana gelir,seni bilgisayar başında yakalar.ve sen,o andan itibaren aklı bi karış havada,tembel,internet bağımlısı ve annenin aklına ne geliyorsa o olursun.tebrikler! nurtopu gibi bir kafa ütüsü kazandınız!!

günlük güneşlik havalarda sıkılmanıza rağmen gidicek bi yer,yapıcak bişey bulamaz ve sanki soğuk gri bir kış günüymüşçesine oturup film falan izler,miskinlik yaparsınız.ama ne zaman gelir ki biri dışarı çağırır,ya da bi yere gitmeniz gerekir,o güzelim hava anında bozar,yağmur desen yağmur,soğuk desen soğuk.

saçınızın en pis,gözaltlarınızın en mor,tipinizin en paçoz olduğu ya da kendinizi deli gibi çirkin hissettiğiniz ve uzadikca uzayan,eve gitmek isteyip de bi turlu gidemediginiz bi günde uzun zamandır görmediğiniz birini ya da eski sevgilinizi yeni sevgilisiyle falan görürsünüz,'bugün de çok güzelim be' dediğiniz bi günde ise genelde böyle şeyler olmaz.hatta genelde o cok guzel oldugunuz gunlerde disarda halletmeniz gereken is ne hikmetse carcabuk biter, ustune bir program da yoktur,hemen eve gidilir.

binbir zorlukla,kendinizi parçalayarak derse yetişirsiniz.ama sınıfa girdiğinizde henüz hoca ortada yoktur ve 10 dakka sonra tıngır mıngır sınıfa girer.ve tam tersi durum da şudur ki,sadece BİR dakika geç kalırsınız ve hoca erken gelmiş,üstüne bi de yoklamayı almıştır kendi geldi diye,saate bakmadan.hocanın bencilliğine mi,kendi bahtıkaralığınıza mı söversiniz siz karar verin.