28.8.09

dumadumadumur vol.3

89 ekim doğumlu arkadaşın
'ben 80lerde yaşadım' demesi.

27.8.09

when i grow up,i wanna be a pantone catalogue.yeah.

bu aralar pantone'ye taktım çok pis.
tişört yaptım bi de kendime.
hepkendime hepkendime.
baaaak.
isyan ediyorum:
pantone kataloğu,neden 200 dolarsın?

26.8.09

dumadumadumur vol.2

iettzede olan ben gaza gelip şöyle bi cümle kurarım:
'ulan arabamla trafiğe çıktığım ilk gün deli gibi içicem kutlıycam be!'

hı?

'aslı araba kullanma sen.tamam mı canım benim.sakın' benzeri tepkiler gelir.
kurduğum cümle üzerinde tekrar düşünürüm.
tamam tamam yapmıycam öyle bişey.

20.8.09

senin karakterin oturmamış çocuum.

iş gönül meselelerine gelince kesinlikle bi moronum,artık bunu kabullenmeliyim.
ya nası bi bünyeyimdir ki,bi insandan hemencecik sıkılıp,ayrılmak için bin takla atıp,sonra da bi şarkı çalınca 'aaa bu şarkı biz bilmemnerdeyken çalmıştııııı' olabiliyorum?
gözümün önüne şirinlikleri geliyo,ay diyorum ne de severdi beni agucuk gugucuk,burda şarap içtik burda bilmemne burası göz göze geldiğimiz yer falan.
'salaksın kızım,' diyorum kendi kendime,'salak.'
nasıl bi sıfat gider bana şu durumda bilmiyorum ama bi yolunu bulup fazla kalbini kırmadan,çok da oyalamadan ayrılıveriyorum,çünkü (kendi manyaklığımdan kaynaklı) sıkılıyorum, böyle ayrılığın üstünden henüz saatler geçmişken de kör ölüp badem gözlü oluyor.goddamn.
sorunum nedir ortaya çıkabilir mi lütfen?

karşı cinsten bazı iltifatlar alıyorum kimi zaman,ama kankito bazındakilerden,potansiyel olarak değil yani: öyle tatlı böyle ballı sevgilin olucak kişi çok şanslı aman da cocobonita şapşallıkta son nokta blablabla...
DEĞİL ARKADAŞIM ŞANSLI FALAN,bi atletin maraton koşmadan önce müshil hapı alması gibi bişey.evet bu.sıçmak zorunda kalıcağını biliyo ama saatlerce sıçamıycağını da biliyo,bile bile lades yani.
(hop yukarıdaki,bak senin için birazdan ramazan greeting'e bağlıyciim,hadi bana bi güzellik yap be hacı,eskiden furby'ler çalışmayınca ters çevirip kıçına vuruyoduk reset düğmesi bişeyler bişeyler vardı,hani herşeyi biliyodun öyle bi şey bulsana bana bi tedavi şekli.noolar.)
-hayırlı ramazanlar efenüm.dolgun saçlar,bol güllaçlar.alakasız asfkdsjhjhdshfg

dumadumadumur vol.1

arkadaşın rüyasında blade filmindeki adamı döner keserken görmesi,
ne iş abi? diye sorması
ve adamın da 'ek iş olarak da bunu yapıyoruz işte,kısmet' demesi.

kulaktankulağa.

ortamdaki kişilerin okul açılınca hangi kulübe girmek istedikleri taraflarından beyan edilir,konu üzerinde tartışmalar yapılır.
biri der basket,öbürü der dans,öbürü yok fotoğraf bilmem ne.
aradan uykusu olan biri alakasız dalar muhabbetin ortasına:
'Ya ben yatmak istiyorum.'
tapılası kişi(!) de bunun üstüne ne desin istersiniz:
'AAA YATÇILIK KULÜBÜ DE VAAR!'
pizza dilimlerinin üstüne kafayı koymak suretiyle,genizde kolanın yakıcılığı hissedile hissedile anırılarak gülünür.

19.8.09

yahu cimmorisın gerçekte çok tipsiiiğz.
bu mu ya diyosun 'off tipe bak' dediğim adam.
bi çok bilindik şu fotoğrafına bakın nası taş:

bi de yuğtupta jim morrison ya da the doors yazıp herhangi bi konser videosunu izleyin.
fazla beybifeys geldi onca zamandan sonra.

18.8.09

karşılıklı izleştiğimiz herkese mim gönderiyorum:
size göre 'mutlaka izlenmesi gereken' filmlerin listesini yapın.
hadi bakalım.

benim listem şöyle:
Leon
Rocket Gibraltar
Bucket List
Full Metal Jacket

The Shawshank Redemption
The Doors
Rabbit Proof Fence
True Romance
Natural Born Killers

şimdilik bu kadar.

red sweet kriz peppers.

ay nasıl da sahtekarım.şimdi bi önceki giriyi 2 saat önce mi ne yazmıştım,yani dündü.
aradan 2 saat geçti ertesi gün oldu,yani bugün.sanki günü gününe yazı(yor!)muşum gibi bi hava uyandırıcak millette.aman ne hoş.who cares.
'instantly' yeni bir giri açmamın sebebi ise şudur ve şekil itibariyle sağlıklı ama aslında sağlıksız bi insan olduğumun göstergesidir:
gece aşermelerinin alt başlığı olarak canımın tatlı matlı bişeyler çekmesi ve evde bunu gidericek tek şeyin bi kavanoz bal ve başak'ın 'güller diyarı'ndan getirdiği gül reçelinin dibi olmasından ötürü 1 çay tabağı dolusu yeşil zeytinin akabinde KIRMIZI BİBER! yiyor olmam.(ne cümle be.)
yani şu mesajı veriyorum: dolaptan babam çıksa yermişim.
oha oolum.oha be.
dipnot:o kadar sağlık dolu bi ev ki burası,kriz anındaki zavallı bir genç kızın yardımına koşacak hiç bişey yok.
güneş girmeyen eve doktor girer mi bilmiyorum ama,doktor giren eve abur cubur girmez,bu kesin.annem doktor da.
dolap bamya ve fasulye yemeği,biber,domates,semizotu gibi zıbınlarla dolu ve içindeki en zararlı şey BAL.
peki öyle olsun kenks.

-abi hırka-ı şerif ÜTÜDE YANMIŞ.
bu ne kadar saçma bi haberdir ya.
kalkıp bi de ütülüyo musunuz tarihi eseri nedir yani.

saçmasapan.

-boku yemişiz topluca dünya olarak.
bildiğin çöl havası hakim bilmem farkettiniz mi.
gündüzleri bunalıyosun tütüyosun asfalt üzerinde
ama gece balkonda üstünde polar kapşonlun olmadan oturamıyosun,buz gibi oluyosun.
valla mıçtık.
bugün de gazetede(gassste değil) küçücük bi buzul parçasının üstündeki üzgün ifadeli kutup ayısını görünce çok kötü oldum.
ayağımda da ne terlik,ne çorap,ayaklarım buz gibi taşta,oturuyorum.çocuğum olmıycak valla sdjfhjdskf.

p.s:midye dolma canavarı başak,sana sesleniyorum.
msn orucundayım,yeminim var sittin sene girmem ayakların bana sökmez cicim.
hem uzakta hem de ortadan kayıp.
ayıp ayıp.

now playing:
beatles-something in the way she moves
eagles-lying eyes
rod stewart-bette davis eyes
cyndi lauper-time after time
def leppard-little wing
dire straits-sultans of swing
devendra banhart-lazy butterfly

'' '' -the body breaks
nouvelle vague-guns of brixton



m&m's.

blog kariyerimdeki ilk mimlenişim.hobareyö.
insanların kendi aralarında birbirlerini mimlemelerini çok kıskanırdım,ukte kalmış dsfhdljs.
lasombra'dan taylır'a,ondan bana('ymış.)
başlıyoruz.


Hangi şehirde yaşıyosun?
İstanbul.Birazcık suburbia ama.Yeşillik,temiz hava,biraz uzak buluşma yerlerine falan.
Anadolu yakasındakileri kıskananlar vardı hatırladığım kadarıyla.Sefam olsun.
Mesleğin?
Kendini tasarımcı sanan bi öğrenciyim.Tasarımcı değilim henüz ama en azından potansiyelim var.Çok uzak değil. Bi de,birazcık ressam,azıcık fotoğrafçıyım.
Blog yazmaya başlama kararını nasıl aldın?
Soğuk bir mart gecesiydi.Birinin blogunu okuyodum,bi hal geldi,'ben de yaparım lan' dedim,ve yaptım.Daha öncesinde çeşitli girişimlerim olmuştu bu konuda ama uzun süre yazmadım,şifremi unuttum bilmemne.Belli ki ciddiye almamışım pek.Sonra cocobonita'yı açtım ve işte o günden beri burdayım.
Ne kadar süredir blog yazıyosun?
7 ay olsa gerek.Pek kıdemli bi blogger sayılmam yani.
Blogunu hangi sıklıkla ziyaret edersin?
Bilgisayarı her açışımda mutlaka.Zaman aralığını hesaplamadım ama en fazla günaşırı olur.
PC açıldığında blogunu açmak kaçıncı iştir?
Msn,mail,facebook,flickr,deviantart gibi zımbırtılara göre genelde en sonuncudur ama kafama nasıl eserse.
Başka bir blog sayfasında görüp aldığın bir şey ya da gittiğin bir yer oldu mu?
hmm hayır ama olabilir de:)
Blogunda hangi konularda yazmak seni mutlu eder?
Dışarda başıma gelen olaylar,şahit olduğum ya da bizzat içinde bulunduğum konuşmalar,'oha eve gidince bunu yazıcam lan.' dediğim dumur edici ya da komik durumlar.Çoğunlukla saptama tadında,maytap geçmece,gülmece güldürmece dil üstünde kaydırmaca.
Bloglarda gördüğün diğer blog arkadaşlarını eklemekte seni cezbeden ne olur?
Yazdıklarına sesli güldüysem orada iş biter.Hoşgeldin yar yüreğime.
İlginç maceraların,görüşlerin,belki de güzel fotoğrafların olduğu bloglar da ilgimi çeker,
ama ilk sırada eğlence var gibi.
Blog aracılığıyla para kazanma fikrine nasıl bakıyorsunuz?
Valla ne yalan söyliyim,bi kere reklamların gazına gelip denedim.Çok çetrefilli o iş ya.
Uğraş et,sonra blogum minibüse dönsün.Reklam ayağına her tarafında bişey yanıp sönsün.Yok boyunuz mu kısa,yok 'boyu' mu kısa,pamela anderson memişleri ister misiniz.İstemem öyle şey ben.Değmez yani:D
Blog arkadaşlarınla buluşma, bir araya gelme fikrine ne dersin?
'Vuhuuuğuu' derim:)
Bu soruları kim(ler) cevaplasın?
(edit)bi dolu insan yazmıştım ama çoğu bu soruları başka kişiler vasıtasıyla cevaplamış,
çok pis tepki gördüm,cevabı editliyorum,kimse cevaplamasın:)

the moody blues-go now
(1.55'ten sonraki piyano solosu kalp ben.)

16.8.09

Hop bir kii.

bugün şunu farkettim:
aslında internet eşittir tembellik.internetten ziyade dijitalize dünya diyelim.
benim bir günlüğüm var,evet.bildiğin kalemle 'her gün' yazdığın,kırmızı deri kapaklı bi günlük.
ama sadece 'var.'
günlük değil de 'ayın özeti'lik diyebilirim ayrıca.
hadi aldım,hadi günlük tutuyorum diye içimi rahatlatıyorum,ama kendimi kandırıyorum.
her günün sonunda beynimin 'aa günlüğünü yazsana hadi bak 2 gün oldu' diyen tarafıyla 'öfff ne zor geliyo biliyo musun sen' diyen tarafı şiddetli geçimsizlik içine giriyöğr,evet.
Böyle böyle birikiyor ve ben ay sonunda ancak özet geçebiliyorum.
Her yazının başı da 'off yine üşenmişim' diye başlar günlüğümü okursanız.
Böyle saçmasapan bi durum işte.

'biliyo musun ben eskiden günlük yazardım.'
HA ÖYLE Mİ.tamam o zaman.

gerçekten.büyüdükçe tembelleştim.ilkokulda,hadi bilemedin ortaokulda olsam bütün bu düşüncelerimi oturur rengarenk,mor,yeşil,pembe,simli,pullu,balıklı,ayıcıklı,inekli böcüklü kalemlerle büyük bi coşkuyla yazardım.
sayfa düzeni,temizlik,ilk kelimeler,özel isimler büyük harfle falan.Türkçeci öyle tembihlemiş çünkü.Yoksa eksi alırım.(bak dikkat ettim,noktadan sonra büyük harf olur sdjfhşjslg.her neyse.)
yine de çoğu akranıma göre fena sayılmam bu konuda.En azından böyle bi insan olmadım:
'Yha biliomusun chok sıkılıorum qanqa.'
'Bende yeaa..çıksakmı caddeyeee'
Bi kere anlatımı katlediyosun.İkincisi alfabemizde 'q' harfi yoktur.Ta klavyenin ücra köşesine gidip napıyosun o 'q'yu bilmiyorum.Kapı gibi 'K' var orta yerinde tuşların.
Ayrıca de ve soru ekleri ayrı yazılır.
Ben de 'yapıyor ediyor'ların r'lerini yazmıyorum ama bi nedeni var.çok TRT'msi oluyor.Sonuçta blog yazıyoruz.
Her neyse konu bu değildi.
Ne diyodum ben,dijitalize hayatın getirdiği tembellik.
Evet tembelleştik,blog sistemi çıktı mertlik bozuldu.
Çatır çutur hızlı hızlı yazmak varken iki büklüm olmadan,niye yoralım kendimizi.
Üşenmekten de utanmıyo kimse artık.Bazılarının 'cool'luk sebebi hatta.ajkdgsakjhfldsfkf
Bu işin günlük kısmı.
Ayriyetten müzik konusunda da söylenicek bazı şeyler var.
Eskiden insanlar gazoz parasını biriktirirmiş,kumbarasını sallarmış durup durup,gün sayarmış
sevdiği grubun,şarkıcının kasedini,plağını alabilmek için.O da bi emek sonuçta.
Ama biz zamane hayvanları,gel gör ki şanslı piçleriz ve lönk diye indiriyoruz.
Ansiklopedi de kalmadı.Evrim geçirdi,oldu Vikipedi.Her boku Gugıl'la.Bi de görsel de veriyo eline.Ne ala memleket.
İşte böyle.
Bi de sanatsal tarafı var.
Dijital fotoğraf üşengeçliktir,kolaya kaçmaktır.Çok sevsem de,yoğun şekilde uğraşsam da,bunu söylemekten alamıyorum kendimi maalesef.
Çat çat çek dur,ooh kartı tak bilgisayara iki saniyede,photoshop'ta da eğlencesinin tadını çıkar,hoop hazır.
Nerde o her kare için ayrı stres,banyosuyla uğraş yok efendim karanlık oda en iyi ihtimal tab ettirmeye götür,dünya para ver falan.
Mutlaka çok daha rahat,bak söylemişim yukarıda;dünya para vericeksin,uğraşıcaksın,karanlıksa ya da aydınlıksa düzeltme şansın yok,film yanacak,poz boşa gidecek stresi,bunlardan kurtulduğumuz su götürmez bir gerçek,ama insanları tembelleştirdiği fikri de bir o kadar doğru.
Oturup yağlıboyalarımı çıkarıp resim yapmaya geri döndüm sonunda bugün,ama yapım süreci o kadar sabır gerektiriyo ki,ilk katın kurumasını bekle,ikinci katı yap ama birinci katı bozma,dudağın açısı yanlış mı oldu,üstünü kapat,onun kurumasını bekle tekrar ikinci katı geç belki bunu da sevmedin üstünü yine kapat onun açısı olmadı,bunun rengi tutmadı falan fıstık.
Bi ara gerçekten fena bunalıp bilgisayarın başına oturdum.Deviantart'a,facebook'a girince rahatlamış hissetmiş kendime dışarıdan bi baktım da,ben de dijital dünya bağımlılarından biri olmuşum sanırım.Buna üzüldüm ama.Kendimi acil toparlamalıyım,bu halimi sevmedim.
En azından artık üşengeç bir zat olmiyiciim.
Dört kolla resime sarıldım,zorluklarıyla,tiner-boya kokusuyla,baş ağrılarıyla,beni uğraştırmasıyla,yormasıyla o artık benim,
ve herşeye rağmen çok güzel.
Şu 'yormayan' dijital fotoğraf kadar sevgiyi ve ilgiyi hak ediyor.
Üşenmeyiniz sevgili Türk gençleri.Dijital ortama kapılmayınız.
Yobişler bana kızıcaklar ama; 'Bugün KENDİN için ne yaptın?'
Yaşasın egoizm.
(nasıl da konudan konuya atlıyorum.of yani.)

bu şarkıyı da nasıl deli severim:
Jeff Buckley-Dancing in the moonlight

15.8.09

sualtı iyidir.











yaz da bitiyo be.

kıçın açıkta kalmış.

dün gördüğüm rüyanın saçmalığı dillere destan ey reader.
şöyle ki:
annemle dolaşırken johnny depp'i görüyoruz(yazışa bak!)
aaaaa coniiiiiiğğ diyerekten ciyak ciyak yanına koşuyorum ve annem de fotoğrafımızı çekiyor.
bi 4-5 poz falan veriyoruz böyle coniyle
benim ağzım kulaklarda tabi kafayı yiyorum tenkyu coni aylavyu coni falan
ayrılıyoruz coniden.
'anneee versene bakıyım fotoğraflara' diyorum
'sildim ki.güzel çıkmadı hiçbiri.'diyo annem.
ve ben mayına basmışa dönüyorum.
tepine tepine,çığlık çığlığa.
annemi boğazlamak üzereyken
tepinerek uyanıyorum.
'oh.rüyaymış' diyerek.
neyse ki annem de sağ,ben de iyiyim.
bu kadar da olmaz dslfhljsdfhs iyice kafayı yedim:D

14.8.09

geçen haftadan önceki haftamı prag-viyana-budapeşte taraflarında geçirdim.
resmen ruhum arındı.nasıl sıkılmışım burdan.döndüğüme de pişman oldum.
geldim 2 gün dinlendim oh güzel tamam.ama sonrası yine aynı bok.
dönüşün tek güzel tarafı free shop'tan ucuza makyaj malzemesi,parfüm,içki falan almak.
burayı sevmiyorum,başka yerlere gitmeliyim,durdukça daralıyorum.
sinirimi bozan bişeyler var.sabahtan beri yemek yemeyip kaç sade kahve içtim bilmiyorum.
en büyük eğlencem geceleri sivrisinek avlamak.
resim yaparım diye 2 tane eşşek kadar tuval aldım,bi başlayamadım.
o da benim hıyarlığım.
my own personal jesus falan.saçmasapan.
burda mutlu değilim.ev güzel,dışarısı değil.
dışarıya çıkınca da 'dışarısı güzel,eve dönmesem'.
güzel müzel değil.insanların aptallığını,öküzlüğünü kıyaslıyosun da,yazık diyosun.valla.
belki de kendi depresifliğimi ortalığa mal etmemeliyim, bilmiyorum
ama gerçekten sıkıldım.
saçmasapan yerlere gidip (ama dünyanın başka bi yerinde.mesela prag'a geri dönebilirim.manevi köyüm orası oldu sdkjsdldshfg.)en sevdiğim arkadaşlarımla dağıtmak istiyorum.tabi ki drink responsibly.o kadar da değil.zira kusmak kötü bişeydir.
işte böyle.
take me somewhere nice.
alt+delete.
mersi.


küçük bi playlist:
rod stewart-tonight's the night

-have you ever seen the rain?
rolling stones-wild horses
pink floyd-comfortably numb,
-wish you were here,
-shine on you crazy diamond
jeff buckley-forget her

devendra banhart-seahorse
poison-every rose has its thorn

ıyy pis sapık.

şu halis toprak denen adamın iğrençliğine mi dumur olmalı yoksa 17'lik zevcesinin para uğruna acınası halde oluşuna ve gerizekalılığına mı?
ulan kart zampara,hadi diyelim aldın kızı,hadi pezevenksin tamam,bari çok süper bişey yapmış gibi ballandıra ballandıra anlatma dimi.
adam bi açıklamada bulunmuş bi televizyon programında,hacize uğradığı için 'ooh canıma değsin'
diyesi geliyo insanın.gazeteden aktarıyorum:

'EVLENMESEM DELLENMİŞTİM'
Kendisinden 54 yaş küçük bir kadınla yaptığı evlilik ve devlet tarafından el konulan şirketleriyle son günlerin en çok konuşulan ismi Halis Toprak,katıldığı bir televizyon programında yine ilginç açıklamalarda bulundu.Evliliğin kendisine büyük fayda sağladığını söyleyen Toprak,''Cinsellik bakımından fena değilim.Evlenmesem dellenmiştim'' dedi.17 yaşındaki Neslihan Tağızade'nin otellerinden birinde yiyecek-içecek müdürü olduğunu anlatan Toprak,yanında çalışan müdürlerin tavsiyesiyle tanışıp evlendiğini anlattı.Eşinin evde kendisine 'Ağam' dediğini kendisinin ise ona 'Hanım' diye hitap ettiğini söyleyen Toprak,evliliğiyle ilgili.''Tavsiye ettiler,evlenmem için.'O beni alırsa ben onu 50 kere alırım'dedim''dedi.

Yuh lan.
Fantaziye bak,ağam diyomuş onun da hoşuna gidiyomuş besbelli.
cinsellik bakımından da FENA DEĞİLMİŞ.Dellenirmişmiş.
Hıyar adam,dedem napsın babannem ölmüş adam 8 yıldır yalnız yaşıyo edebiyle oturuyo.İnsan değil mi o?
bi de tavsiye etmişlermiş.sanki yazlık alıyo.
Çükü kopasıca kdjgfdskjgf
O küçük kaşar da adam ölünce servete konucam diye hayatını zindan etsin.İnanılır gibi değil.