21.9.12

bu sabah okudugum cok sevimli bi eksisozluk basligini ve ilk giriyi sizinle paylasmak isterim efendim. baya "mehe mehe ehehemehe hakkaten lan" diye guldum sabah sabah. helal olsun.

külotlu çorap giydirirken ayağı yerden kesen anne

kafanıza kolonya şişesini atıp, yine başınızda sabahlara kadar beyin kanaması geçirecek diye korkudan ağlayan bi varlık anne.

bu ikilem arasında sevgili yavrusu yazın 40 derece sıcakta üşütmesin diye külotlu çorap giydiren de, dondurma yerken "çok soğuk ılınsın öyle ye" diyen de bu kadın.

önlenemez bi düşkünlük sevdası aslında annelik. paranoyaklık. tıpkı; her çocuğun dünyanın en güzel çocuğu olması ve o her annenin de o çocuğa sahip olması gibi bişey.

tamam anlıyorum, ben de anneyim artık. oğlumun düşüp kafasını acıttığı parkeyi dövmüşlüğüm, uykusundan korkarak uyandı diye dışardaki çocuklara bakondan yarı belime kadar sarkıp "hadi herkes kapısının önünde oynasın" diye bağırmışlığım var.

de bu ne be annem? bilen bilir, zor iştir külotlu çorap giymek. hele çorapta desenler varsa ayrı zordur. desenler yamuk olmayacaktır, ayak ucundaki dikiş tam ayak ucuna denk gelmelidir. yoksa ağ kısmı döner, dönünce eti sıkar, et sıkışınca ruhu daraltır. ağ kısmı aşağıda kalır falandır filandır.

çocuk ellerinizle beceremezsiniz bu işi. ama anne öyle mi? benimki değildi işte.

bir kere dün sabah okula giderken giyilen çorap eve gelince çıkartılıp fırlatıldığı yerde kabuklaştığından, çoraba şöyle bi bakar, -o değil de çorap resmen içinde biri varmış gibi dururdu. şekil aynı yani. nasıl bı bulunduğu kabın şeklini almaksa artık. civa mısın mübarek?- çorabı eline alır esnetir, sonra çorabın sonundan ayak ucuna kadar olan kısmı eliyle bi seferde düzgünce toplar, tek hamlede giydirirdi.

sonra iki eliyle çorabı bel lastiğinden kavrar ve iman gücüyle sizin ayağı yerden keser, havada sizi şöyle bir sallar "ki bu hareketin adı çorap yerine otursun hareketidir." peşine de hiç aksatmadan kıça bi şaplak atıp “eheheh kuru göt” derdi.

çorap giyme işi bitince içinde hareket edemediğiniz kolların yere paralel durduğu robocop montunuzu da giydirip işi tamamlardı. sonra hade yallah okula..

anne dediğin yeri geldiğinde evladına, yer çekimine bile karşı koydurtandır. evet.

(nukleerella, 20.09.2012 11:53 ~ 11:54)

5.9.12

aksam oldu sinirlendim ben yine.

bi konuda cok net olabilir miyim?
tatile gidip donmus kisiler bana tatilde cektikleri minimum 750 fotografi ve hizlarini alamadiklari cilgin videolari "AHAHAHAHAHAHAHAY BAK BURDA DA COK EGLENDIIIKK, AYYY ORDEGE BAKAR MISIIIN, AY YOLDA ANIDEN BI INEK CIKTI BAAAK AHAHAHA, AYY BURDA GUNBATIMINDA SARAP ICTIIIIK, DENIZIN RENGINE BAKAAR MISIAAAN" seklinde orneklerle, onu alinamaz bir coskuyla gostermeyebilirler mi?

Eglenmiyorum arkadasim.

Hatta istatistik dersinde daha ilgili bi dinleme halinde olduguma eminim. 
Bi de her karede ayri ayri durulur, o videolar aman allahim tekrar tekrar duraklatilir, her kare tek tek irdelenir, tekrar tekrar 'yeniden yasama' kahkahalari patlatilir, tintintin tepesinde yenilen yengec pipisinin comolokko sarabiyla ne kadar guzel gittigi tekrar tekrar anlatilir falan. 

Bi kere gidilen yerlerdeki manzaranin guzelligi,efendime soyliyim denizin rengi falan anca gidene yarar. Giden ben bile olsam, cektigim manzara fotografina sonradan bakinca hic bi bok anlamiyorum. Beynime kazidigim goruntu, gozumu kapadigimda orda olma hissi beni fotograflardan daha cok etkiliyor. 
Yine de hicbiri o rengi guzel olan suya ayaklarini soktugun, ploffs diye icine atladigin anda hissettiklerinin kattiiyyyetle yerine gecemiyor. 
Kendi gittigim yerlere karsi hislerim bu yondeyken, aysenin fatmanin hulusinin ahmetin tatil anilari ne derece umurumda olabilir?
Belki de essegim ve hosaftan anlamiyorum.
Ne bileyim.